“İçim sıkılıyor…
Ama neden bilemiyorum…”
“Bir şeyler iyi
gitmiyor…”
“Ofistekiler
tüylerimi diken diken ediyor… Hele biri var ki; sık sık bilgisayarı kafasına
fırlatasım geliyor.”
“Sevgilimle
birbirimizi çok sevmemize rağmen sürekli kavga ediyoruz…”
“Bu kadın / adam
beni öldürecek!..”
“Kayınvalidem tam
bir ömür törpüsü...”
“Hayat bu kadar
zor olmak zorunda mı?..”
“Bu dümbük yerde
çalışmaya mecburum çünkü para kazanmam lazım.”
“Çok yorgunum...”
Ev, iş, özel
hayat, aile, arkadaşlar, para, seks… Problem başlıklarından sadece bazıları… Bazen
o kadar yoğruluyoruz ki bu sorunların arasında, var olduklarını bile farketmiyoruz.
Bizim bir parçamız oluyorlar adeta...
Zengin olmak
istiyorum, çok başka bir hayatım olsun istiyorum, zayıf olmak istiyorum, çok
başarılı olmak istiyorum, kendim olmak istiyorum, böyle öfkeli ve sinirli olmak istemiyorum, daha iyi bir insan olmak
istiyorum, stressiz bir hayat istiyorum, köye yerleşmek istiyorum, daha çok şeye vakit ayırabilmek istiyorum… Hayır işleri yapmak istiyorum… Of bu hayat benim hayalimdekiyle çok
alakasız…
Ve liste uzar
gider…
Hayal etmeye başladığımız zaman hissettiğimiz coşku bizi korkutur çoğu zaman. Yapmak istediğimiz
işi, varmak istediğimiz noktaları düşündükçe heyecanlanırız. Sonra hayatın “gerçek”lerine
döneriz. “Ya başaramazsam?..” “Elalem ne der?” “Olur mu canım bu yaştan sonra?”
“Peki nerden başlayacağım…” “Çok uzun yol bu…” Sürekli bu bahane oyunlarını oynar
kafamız… Çünkü içimizde, bize rağmen bize karşı çalışan manipülatif bir dinamik var egomuza ait.
Hayallerimizi gerçekleştiremiyor, problemlerimizin içinde boğuluyorsak, evrenin
bize verdiği “değişim” mesajını almıyor, dinlemiyor, duymuyoruz demektir…
Hayat bizi
sıkıştırmaktan vazgeçmez. Neden mi? Bize güvendiği, bizi sevdiği ve o sahte
konfor alanından saçımızdan çeke çeke çıkarmaya çalıştığı için! Çok fazla
probleminiz varsa muhtemelen cevapları yanlış yerlerde arıyorsunuz. Muhtemelen
sizin doğanıza uygun olmayan bir mesleği veya eşi seçtiniz, ya da dünyanın
yanlış bir yerinde yaşıyorsunuz… Ve
belki de her şeye sıfırdan başlamanız gerekiyor… Ve bu değişim, sizi haliyle çok ama çok korkutuyor. Belki de buna gücünüz olmadığını hissediyorsunuz...
Dünyanın düzeni,
ailemiz, medya, sistem, arkadaşlarımız, abilerimiz, yeğenlerimiz, dayımız,
amcamız bizi bazı gerçeküstü şeylere inandırdı. Ve biz o şeyleri gerçek olarak
algıladık, benimsedik, öğrendik. Zihnimizin yarattığı sahte bir sınırlı
gerçekliğin içinde kapandık ve onu kendi gerçeğimiz yaptık. Bize anlattıkları
şekilde olmamız gerek sandık ve
başımızın üzerine duvarlar ördük gökyüzünü unutarak. Sonsuz olasılıklarımızı
hiçe saydık ve içinde acı çekerek ayağımıza dar gelen bir ayakkabının içinde
yürümeye devam ettik…
İşte hayat bizi
bunun için sıkıştırıyor: Unut! Yeniden öğren! Zincirlerini kır! Kendini keşfet
ve özgür ol! Tüm hastalıklar, tüm yanlışlıklar ve sorunlar bize içimizden bir
emir: "Değiş! Kendin değiş, çevreni değiştir, olaylara ve insanlara bakış açını
değiştir. Verdiğin aynı cevaplarla, her gün aynı davranışlarla farklı bir sonuç
bekleyemezsin. Hayata meydan oku ve değiş." Doğru lenslerle baktığımız zaman
hayata, şefkatle bize şunu fısıldar: O hendeği atla. U dönüşü yap. Ben seni
tutacağım…
Bizse çoğu zaman
kulaklarımızı tıkar, içimizden “hayııııııııır!” diye bağırırız. Oysa gerçeğin
sesidir o. Korkan ve tüm kapılarını kapatıp duvarlar ören ise egomuzdan bir parça: “Kalayım
karanlıkta. Bırak beni, bu öğretilmişlik güzel. Burada en azından ne yapılması
gerektiğini biliyor, idare ediyorum. Okyanusa atlayamam, dalgalarda
boğulmaktan, ölmekten korkuyorum…” diye haykıran, bize, ruhumuza ait olmayan bir sahte kimlik…
Yaşam koçluğu, kurumsal programlarımız ve yeni iş kurma (kendi işini kurmak) danışmanlığı için:
www.feelgood-international.com
Yaşam koçluğu, kurumsal programlarımız ve yeni iş kurma (kendi işini kurmak) danışmanlığı için:
www.feelgood-international.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder