19 Mayıs 2015 Salı

Zamanı Yönetmek




“Nasılsın?” sorusuna ne cevap veriyorsunuz?
Benim bugünlerde en sık duyduğum cevap “koşturmaca”.

“Kafamda bin bir düşünceyle her gün oradan oraya koşturuyorum…”
“Keşke gün 72 saat olsa!..”
“Hiçbir şey yetişmiyor…”
“Sürekli çalışıyorum ama bir türlü yetemiyorum...”
“Her yere geç kalıyorum…”
“Trafik bütün zamanımı yiyor...”
“Zaman keşke dostum olsa!..”
“Bir elimde telefon, diğerinde yapılacak listesi... Cevaplanacak e-postalar, alınacaklar, aranacaklar, yetiştirilmesi gereken işler...
Hepsi kapıma dayanmış, hepsi acil, hepsi önemli.”

“Peki ya ben?.. Tık nefes... Bu tempoyla 2 yıl daha yaşayabilir miyim?.. Yaşarsam ne olur bana? Ben sağlığımı yitirirsem, bu yapılacakları kim yapar o zaman?”

“Ben... Ben önemli miyim? Ne kadar önemliyim? Kendimi daha ne kadar ikinci plana atarak yaşayabilirim? Önceliklerimi belirlemeli miyim?..”  

Belki de yıllardır bunların üstüne hiç düşünmediniz... Hayat bir noktadan sonra bizi sarmalına alıp, yuvarladı. Dağdan aşağıya yuvarlanarak düşen bir kar kütlesi gibi aşağıya kontrolsüzce düşüyor gibisiniz... Oysa bir dursanız, bir kendinizi dinleseniz... Belki de, o kadar çok şeyi var ki ruhunuzun size anlatacağı...

Sakın umutsuzluğa kapılmayın ama... Hiç bir şey için geç değil. Zaman, zihnimizde yarattığımız bir gerçeklik olduğu için, onun dostunuz mu yoksa düşmanınız mı olduğuna siz karar verebilir ve onu dilediğinizce yönetmeye başlayabilirsiniz.

Entrepreneur dergisinde Joe Matthews, Don Debold ve Deb Percival’ın “10 İpucuyla Zamanı Yönetmek” başlıklı yazısında zamandan şöyle bahsediliyor:

“İki çeşit zaman vardır: Saatin gösterdiği zaman ve gerçek zaman. Saatin gösterdiği zamanda, bir dakikada 60 saniye, bir saatte 60 dakika, günde 24 saat ve yılda 365 gün vardır. Tüm zamanlar eşit geçer. Biri 50 yaşına bastığında, tamı tamına 50 yaşındadır. 
Gerçek zamanda ise  zaman görecelidir. Yaptığınız işe göre zaman durur veya uçup gider. Motorlu taşıtlar departmanında geçirdiğiniz iki saat, size 12 yıl gibi gelebilir. Fakat 12 yaşına gelmiş olan çocuğunuzu iki saatte büyütmüş gibi hissedebilirsiniz.” http://www.entrepreneur.com/article/219553

Esasında “hepimizin 24 saati var, onunla ne yaptığınız sizin elinizde” başlıklı yazıların anlattığı da bu. “Gel de sen İstanbul’da yaşa da gör” dediğinizi duyar gibiyim... Neyse ki, İstanbul’da yaşasak bile, gerçek saat bizim gerçekliğimizle işliyor.

Bu şehirde zamanını son derece efektif kullanan, gayet başarılı ve odaklı insanlar tanıyorum. Onlarla sohbetlerimden yakaladığım ipuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

·      Zamanı planlamak: Ne kadar zamanınızı ekrana öylece boş boş bakarak geçiriyorsunuz? Veya facebook, twitter, instagram vb sayfalardan kafanızı ne sıklıkta “benim burda ne işim var yahu, ne yapıyorum ben?” diyerek kaldırıyorsunuz? Eğer boşa vakit geçirmekten artık sıkıldıysanız, bir ajanda alıp, saati saatine zamanınızı planlamakla başlamanızı öneririm.

·      Biraz aylaklığa ve serbest zamana da ajandada yer açmak: Zamanınızı saati saatine planlamaya başladınız. Ama eğer aylaklık edecek veya biraz serbest kalacak zaman bırakmazsanız, nefesinizi tutmuş bir şekilde günün sonunu getirebilirsiniz... Serbest zamanlar, yaptığınız işler arasında beyninizi dinlendirmeye, yeni bir bilgi edindiyseniz, onu sindirmeye ve biraz rahatlamaya yarar.

·      Meditasyon: Yurtdışında ve ülkemizde üst düzey yöneticilerin pek çoğu meditasyon yaparak zamanlarını çok daha etkin kullanmayı başarabiliyorlar. Meditasyon, zihni boşaltmak ve yeni bilgiye yer açmak için muhteşem bir yöntem. Çoğunlukla anlaşılanın aksine, meditasyon yapmak için konsantre olabilmek gerekmiyor. Herkes meditasyon yapabilir. Düzenli meditasyon yapmak, bir bakıma zihni dinlenmeye almak demektir. Zihninizi olumsuz duygu, düşünce ve gereksiz kalabalığından temizledikçe, daha berrak düşünebilir, daha odaklı ve gerginlikten arınmış bir zihin durumuna geçebilirsiniz. Dikkat dağınıklığı, konsantrasyon ve motivasyonsuzluktan mustaripseniz, zihninizin rahatlamaya ihtiyacı var demektir.

·      Her sabah ajandanıza bakın ve en sevmediğiniz işi ilk önce yapın: ki enerjinizi yemesin, aklınızdan çıksın ve günü rahat bir zihinle geçirebilin. İstemediğiniz bir telefon konuşması mı yapacaksınız. Sabah ilk iş onu yapın. Bitsin. Çok da niyetli olmadığınız bir görüşmeye mi gitmeniz gerekiyor. Hemen ilk işiniz o olsun. Aklınızda tuttuğunuz ve ertelediğiniz zaman bu gibi istenmeyen işlerin daha çok enerjinizden çaldığını bilin.

·      İşlerinizi yaparken (özellikle de konsantrasyon gerektiren işleri) tüm sosyal medya sayfalarını ve özellikle de telefonunuzu kapatın. 2-3 saatte ancak bitirebildiğiniz işleri -bu sayede- dikkatiniz dağılmadığı için belki 1 saatten az bir sürede tamamlayacaksınız!

·      Detaylarda Kaybolmayın: Mükemmeliyetçi yapıda olan kişilerin sıklıkla düşmeye meyilli olduğu bir tuzak bu. Siz düşmeyin! Bazen detaylarda o kadar kaybolabiliyoruz ki, büyük resmi ortaya çıkaramıyoruz. Eğer sizde de böyle bir eğilim varsa, kendinize hatırlatma yazın. Ve özellikle hangi işleri yaparken tam olarak hangi detaylarda kaybolduğunuzu alt alta yazın. Kendi kendinize işin içinden çıkamıyorsanız, detaylarda kaybolabildiğinizin farkında olan güvendiğiniz birinden destek alın.

·      Ne istemediğiniz yerine ne istediğinize odaklanın: Ne istemediğiniz yerine ne istediğinize odaklanırsanız, zihniniz olumlu yönde düşünmeye başlar. Zihninizin bu olumlu hali, zamanı da sizinle dost kılar.

·      Zamanın size karşı değil, sizinle dost işlediğini fark edin: Nefes nefese iş yetiştirmeye çalışırken hangimiz zamanın dostluğunu fark edebiliriz ki? Oysa zaman bizim zihnimizdeki bir gerçeklik olduğu için, zihnimizin durumu, zamanın akış hızını da etkiliyor. Zihnimizi boşaltmaya vakit ayırdığımız oranda, zamanın bizim aleyhimizde değil, lehimizde çalıştığını anlamaya başlarız.

·      Olumsuzluktan kurtulmanın yollarını arayın: “Zaman hep benim aleyhime işliyor.” “Zamana karşı yarışıyorum.” “Koşturuyorum.” gibi cümleler, zamanla ilgili düşünce şeklinizi tasvir eder. Siz zamanı düşman gibi görürseniz, elbette size istediğinizi verecektir.


·      Kendinize ve sağlığınıza mutlaka her gün en az 1 saat ayırın: Kendinize ve sağlığınıza ayırmadığınız zaman, hastane masrafları olarak öyle ya da böyle geri döner. “Çok iş vars” diye sporunuzu, suyunuzu, beslenmenizi, sevdiğiniz insanları ve yapmaktan zevk aldığınız işleri ihmal ederseniz, kazandığınız paralar pekala sağlık sektöründe harcanır, gider. Önemli olan, freni kaza yapmadan önce kullanmak!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder