30 Mayıs 2015 Cumartesi

Hayır Deme Sanatı





Siz de zaman zaman ya da çoğu zaman aslında yapmak istemediği bir şeye
Kolaylıkla “hayır” diyemeyenlerden misiniz? “Hayır” demeyi kimi zaman “ayıp” olduğu
için, kimi zaman da karşımızdakini üzmemek için beceremiyor, kendimizi
istemediğimiz bir durumun içinde, gitmek istemediğimiz bir yere giderken, yapmak
istemediğimiz bir işi yaparken ya da görmek istemediğimiz bir kişiyle vakit geçirirken
buluveriyoruz. O isteksizce yaptığımız iş, sonra ya karnımızı ağrıtıyor ya başımızı…
Ya sevdiğimiz birini istemeden kırarak ya da kendimize zarar verecek bir şey
yaparak acısını çıkartıyoruz… Neden bazı zamanlar bazı kişilere kibarca “hayır”
diyemiyoruz peki biz?

“Hayır” demek de bir sanat elbet. Doğruca “hayır” demek, bir Avrupalı için belki doğal olabilir ama bizim kültürümüzde bu biraz daha farklı. “Ayıp olmasın” kültürüyüz biz. “Ayıp olmasın” diye, tok olduğu halde yemek yiyen bir kültürden bahsediyoruz. “Ayıp olmasın” diye başkalarının hayatlarını yaşamayı seçen ve çoğu zaman kendini çocuklarına adamış bir anne ve ailenin bir ferdi olmaktan kendine ne istediğini sormayı unutan kadınları yetiştiren bir kültürden bahsediyoruz... Bu yüzden de “hayır” bizde yanlış anlaşılmaya çok müsait bir cevap. “Hayır” deyip kendi istediğini seçmek, bazılarımız için büyük bir bencillik belirtisi iken, kimimiz için “artık seni sevmiyorum” anlamına bile gelebiliyor… Oysa tek kastı var, o da: Sadece şu anda bunu yapmak istemiyorum...

Öncelikle, aşağıdakilerden hangisinin veya hangilerinin sizin yapmak istemediğiniz
şeylere sıklıkla “evet” demenize sebep olduğunu fark edin: (Eğer sizin için farklı bir
sebebi varsa listeye ekleyebilirsiniz tabii…)

  • “Hayır” diyemiyorum çünkü karşımdakini kırmak istemiyorum
  • “Hayır” diyemiyorum çünkü başkalarının benim hakkımda ne düşündükleri benim için çok önemli ve yanlış bir şey düşünmelerini istemiyorum
  • “Hayır” diyemiyorum çünkü bu beni başkalarının gözünde kötü biri yapar
  • “Hayır” diyemiyorum çünkü “hayır” dersem karşımdakilerin benden beklentilerine cevap verememiş, onları hayal kırıklığına uğratmış olurum
  • “Hayır” diyemiyorum çünkü ben de tam olarak ne istediğimi bilmiyorum
  • “Hayır” diyecek kadar kendime güvenmiyorum
  • “Hayır” dersem karşımdaki insanı kaybedebilirim
  • “Hayır” diyemiyorum çünkü bedeli ağır olur, beraberinde pek çok şeyi yeniden düzenlemem gerekir ve buna gücüm yok
  • “Hayır” diyemiyorum çünkü karşımdakinin kalbi kırılır
  • “Hayır” diyemiyorum çünkü hayır dersem beni sevmezler
  • “Hayır” dersem çok ayıp olur
  • “Hayır” dersem kendimi suçlu hissederim

Aslında “hayır” demek istediğimiz halde “evet” dediğimiz her sefer, kendimizi bir kez daha inkar etmiş olmuyor muyuz? Örneğin, karşımdakini kırmayayım diye kendimi paramparça ediyorum… Onları hayal kırıklığına uğratmayayım diye, kendim hayal kırıklığına uğruyorum… Onun kalbini kırmayayım derken kendi içim buruluyor… Ona ayıp olmasın diye kendime ayıp ediyorum. Ona kötü olmayayım diye kendime kötülük ediyorum…

Bir insanı inkar eder, onun isteklerini görmezden gelirseniz, aranızdaki ilişki nasıl ilerler? Kendimizle aramızdaki ilişki de aynen öyle ilerliyor işte... Başkaları için, içimizde derin yaralar açıyoruz. Çünkü öğrenmedik pek, kendimizi yaralamamayı…

Siz de “hayır” diyemeyerek, çoğu kez kendinizi feda edercesine istemediğiniz şeyleri yaptınız ve yapmaya devam mı ediyorsunuz? Sevilmek, daha çok sevilmek için mi?.. Yalnız kalmak istemediğiniz için mi?.. Başkalarını kendinizin çok üzerinde gördüğünüz için mi?  Oysa kendinizi hesapsızca feda ettikçe, aradığınız sevgiyi, saygıyı, çevreyi yaratabildiniz mi? Peki kendi isteklerinizi uğruna feda ettiğiniz kişiler sizi onurlandırdılar, taçlandırdılar mı?..
Gerçek fedakarlık önce kendi ihtiyaçlarını karşılamak, kendine karşı samimi ve nazik olmak değil mi? Her “hayır” demek isteyip de hayır diyemeşimizde bir kez daha reddetmiyor muyuz kendimizi?..  

Elbette iki yaşındaki bir çocuğun hayırlarına benzemek zorunda değil bizim “hayır”larımız… İstemediğin şeyleri yapmamak da bir sanat… Bunu başkalarını kırmadan da yapabilirsiniz. Ortak yaşamda elbette insanlarla arayı bulmak esas sanattır. Her istediğimizi yapıp, her istemediğimizi yapmamak da çocuksu olacaktır. Fakat dengeyi bulup kendinizi seçmek, onu yok saymaktan vazgeçmek sizi kötü veya yetersiz bir insan yapmaz. Çevrenizde ne istediğini bilen ve kibarca istemediği şeyleri yapmayan insanları fark edin. Onlar nasıl yapıyorlar?

Hayır diyebilmek için önce ne istediğinizi düşünmeye başlamalısınız. “Ben ne istiyorum?”.. Bu soruyu kendinize sıkça sorun. Sizin ne istediğiniz ve istediğinizi seçmeniz, sizi daha mutlu, daha kendinden emin, kendini merkez alan ve özgüvenle dolu bir insan yapacak. Böylece yapmak istediğiniz fedakarlıkları, -kaynağını başkalarını memnun etme çabasından değil de; sizin mutluluğunuzdan aldıkları için- çok daha kolaylıkla ve çabasızca yapabileceksiniz, sonradan patlamalar olmadan…

Yapmak istemediğiniz bir şeyi yapmadığınız ilk gün, kalbinizden bir kuşun kafesinden kurtulup, özgürleşerek gökyüzüne doğru havalandığını hissedeceksiniz. Zaman içinde sağlığınız iyileşecek. Kendinizle aranızdaki iletişim kuvvetlenecek.

Eğer süregelen bir “hayır” dememe huyunuz varsa, elbette ilk söylediğinizde bu karşınızdakileri biraz sarsacak, biraz da şaşırtacak. Ama alışacaklar. Sizi gerçekten sevenler sizi bu yeni halinizle kabul edecekler, sizinle çıkar ilişkisi kurmuş olanları ise daha yakından tanıyacaksınız… Gerekirse de yaşamınızdan çıkıp, gidecekler…

Ama siz, sizinleyken asla yalnız kalmayacaksınız…


1 yorum:

  1. Öncelikle merhabalar,

    “Hayır” diyebilmek ve “sınırlarımızı koruyabilmek” şu dünyada yaşamımızı kolaylaştıran ve verimliliğimizi artıran iki önemli beceri. Ancak bu durum bazen zorlaşabiliyor ve bizi hiç de istemediğimiz sonuçlara götürebiliyor. Hem günlük hayatta hem de sosyal medyada etki altında bırakılıyoruz. Elalem ne der diye düşünebiliyor, başkaları üzülmesin diye kendimizi üzüyor, kendimizden taviz veriyoruz. Aman ağzımızın tadı bozulmasın, darılmaca gücenmece olmasın diyerek aslında kişiliğimizi zedeleyen pek çok duruma göz yumabiliyoruz. Bu da beraberinde ruhsal yorgunluğu getiriyor. Bu konuyla ilgili Reşat Nuri Güntekin’in şu sözünü çok severim:

    ''Biz, hayır demeyi, işim var demeyi, olmaz demeyi beceremeyen insanlarız. Yorgunluğumuz bitmez bizim.''

    ‘’Hayır’’ diyebilmek üzerine naçizane notlarımı okumanız için ben de sizinle paylaşmak isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/hayir-diyebilmek/

    Sevgilerimle,
    sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil