Çoğumuz, hayatımızın bir aşamasında
masum başlamış bir sevgiyi ekşitmişizdir. Kavgalar, o duvardan bu duvara
fırlatılan küçüklü büyüklü eşyalar, içerde kopan çeşitli şiddetlerde fırtınalar
ve her şey rağmen ayrılamamalar…
Büyük aşklarla başlayan ilişkiler bile,
bir kaç hafta geçtikten sonra bozulmaya başlayabiliyor… İlişkileri eskitmek ve
ekşitmek çok kolay ve genellikle olan da bu. Ya ayrılamadığı için ite kaka
devam eden bir süreç; ya da hazin ayrılık…
Esas beceri, bir ilişkiye başladıktan
sonraki zahmete katlanmak. Çünkü doğru insanı bulduktan sonraki bölüm,
suçlamayı bırakma, iki taraf için de doğru bir iletişim yolu yakalama,
karşındakini anlamaya çalışma ve duygusal zekâyı yükseltme süreci…
Eğer hayatınızın adamını/kadınını
arıyorsanız ve henüz bulamadıysanız umudunuzu yitirmeyin. “30’u geçtin”
yalanına aldanmayın. Tamamen toplumsal bir yanlış yönlendirme bana sorarsanız…
Ama yalnız yaşamak istemiyorsanız, hayatınızı biriyle paylaşmak, ikili yaşam
yoluna girmek istiyorsanız, sonrasına şimdiden hazırlanmaya başlayabilirsiniz.
Kendinize sorun “daha önceki ilişkilerimde nerede hata yaptım, neleri
değiştirmem gerekiyor, artık hayatımda tam olarak neyi istiyor &
istemiyorum ve gitmeyen belli başlı şeyler ne/lerdi?”
Nitelikli ilişkileri, nitelikli duygular
ve nitelikli davranışlar yaratır. Bu yüzden, her şeyden önce kendi
duygularımızı tanımamız, hangi duyguların hayatımızı domine ettiğini fark
etmemiz ve o duyguları nasıl yönetebileceğimizi iyi anlamamız çok önemli.
- Huzurlu bir ilişkiyi, huzursuz ve dolu bir
zihinle kuramazsınız. Dolu bir zihin negativite üretmeye hazır olur.
Negatif yayınınız ilişkinizi olumsuz yönde etkiler. Meditasyon, zihni
boşaltmanın en sade yoludur. Zihniniz rahatlarsa, olayları çok daha net ve
objektif bir biçimde değerlendirebilir, normal şartlarda tepki vereceğiniz
konularda soğukkanlılığınızı koruyarak daha rahat iletişim kurabilirsiniz.
Düzenli meditasyonun pek çok sayısız faydasından biri de bu.
- Birbirinizi tolere etmeyin. Bunu, sevgili üstadım
Sri Sri Ravi Shankar söylüyor. Tolere etmek, kulağa çok fedakârca gibi
gelse de, tolere edilen konu her neyse, sonunda mutlaka bir patlama
yaşanıyor. Tolere etmeyin. İlişkilerde genellikle olumsuz yanlarını
insanlar birbirlerinin gözüne sokar; iş “sen şöylesin”, “sen böylesin”e
döner... Tolere etmek yerine, sevgilinizi olumsuz yönleriyle de, olduğu
gibi kabul edin. Eksiğini, gediğini de sevin, sarıp sarmalayın. Hem hangimiz
mükemmeliz ki acaba?
- Değişime ve eleştiriye açık olmak ilişkinizi taze
tutar. Kendini yenilemek, olumsuz yanlarının farkında olmak ve
değiştirmeye yönelmek kolay olmasa da sağlam bir ilişkinin püf noktası.
Biz Özev’ler olarak ayda bir kere yuvarlak masa yapar, herkesin
birbirinden memnun olmadığı konuları konuşurduk. Küçükken bu toplantıların
değerini haliyle çok anlamaz, üzülerek o masadan ayrılırdım. Fakat şimdi
ne kadar önemli bir şey yaptığımızı anlıyorum… Eleştiriye açık olup,
eleştirileri duyup, değiştirme olgunluğunu göstermek sanırım en zoru…
Örneğin, ilişkilerde çoğu zaman taraflar birbirlerini kendi istedikleri
kalıplara sokmaya ve kendilerine benzetmeye çalışırlar. Aslında bunu
yaparken ne kadar anlayıştan uzak olduklarını fark edemez ve
karşılarındakini suçlamaya devam ederler. Bu davranış biçimi genellikle
tarihin tekerrür etmesine sebep olur.
- Günlük rutini kırıp, ilişkiyi taze tutmak
açısından sevgilinize küçük sürprizler yapmak da önemli bana sorarsanız.
Çıkarken çantasına aldığı muzun üstüne onu ne kadar sevdiğinizi yazmak
veya bilgisayarına post-it’le bir not bırakmak bile onu gülümsetmeye
yetecektir… Burada dikkat etmeniz gereken, kendinize yapılmasını
istediğiniz değil, onu mutlu edecek sürprizleri ayırabilmek… Çünkü
genellikle hediye alırken de sürpriz yaparken de bu konuda yanılabiliyor
ve karşımızdakine yaşatmak istediğimiz sevinci göremeyince de
üzülebiliyoruz.
- Birbirinizin topraklarına çok fazla girmeyin.
Fazla müdahaleci olmayın. Çiftler genellikle tek bir bünye gibi davranıp,
yanındakini de kendine benzetmeye bayılıyorlar. Birinin ayıbından diğeri
de rahatsız oluyor. Birey olduklarını unutuyorlar. Bu da haliyle
tartışmalara sebep oluyor. Sınırlarınızı belirleyin ve sınırlarınızın
tehdit edildiği zaman (müdahale etmek gibi) onu kibarca uyarın.
Kimse, sizin topraklarınıza sizin izin verdiğinizden daha fazla giremez.
Onu da kendisi olmaya bırakın.
- Tartışın. Duygularını ifade edemedikleri için
Finlandiya’da birçok erkek ortada hiç bir sorun yok gibi görünürken
evlerini bir anda terk ediyorlar. Konuşmak, tartışmak, kendini gizlememek
önemli. Biliyorum, bazen “nasıl olsa anlamaz” diye düşünerek tartışacak
gücü bulamıyor insan. Ama inanın tartışmak, üstünü örtüp halı altına
ittirmekten çok daha iyi sonuç veriyor. Duygularınızı dile getirirken,
tartışmalarınızı hakarete çevirmemeye özen göstermeniz çok önemli. Çünkü
ilişkide saygıyı yitirdiğiniz anda geri dönüşü zor bir yola giriyorsunuz…
- Finansal özgürlük: Ben, finansal olarak her iki
tarafın da özgür olmasının, kaliteli bir ilişki açısından çok önemli bir
etken olduğuna inanıyorum. Tabii bu benim fikrim.
- Romantik yapın. Uzun soluklu birliktelikler, bir
süre sonra rutine dönüyor. Hele ki çocuklar da varsa!.. Her ne kadar uzun
zamandır birlikte ya da evli olsanız da, bu romantik bir yemeğe veya baş
başa bir tatile çıkmanıza, flört ederken yaptıklarınızı yapmanıza engel
olmasın.
İlişkiler konusu uzun. Onun için
haftaya, kaldığımız yerden devam edeceğiz. Yaşama sevinciyle dolduğunuz, hem
ikili, hem sosyal ilişkilerinizi iyileştirmeye kendinizden başladığınız
mükemmel bir hafta diliyorum! :)