13 Haziran 2015 Cumartesi

Tepenin Arkasındaki Mutluluk (3)



Mutluluk, mutlu insanların başına tesadüfen  gelmiyor. Emek, çaba ve düzenli disiplin gerektiriyor.
Son bir kaç yazımda bahsettiğim mutluluk, sürekli olarak iyi şeylerle karşılaşmak, hayatta bütün istediklerinin olması, başına ters bir şeyin gelmemesi demek değil. Burada anlattığım mutluluk, esasında yaşamın matematiğini ve yasalarını anlayıp, bütün bu olan biten karşısında sarsılmadan kalabilmek.

Mutlu doğsak bile, o sade mutluluk hali, zihindeki düşüncelerle, egomuzun yüksek sesiyle bozuluveriyor belli bir yaştan sonra. Olumsuzluğu üzerimizde daha uzun süreler taşımaya başlıyoruz. Bazı geceler uykularımız kaçıyor… Varoluşumuzun çocuksu gerçeği, unutkanlığımız sonucu bir süreliğine yüreğimize gömülse de, bulup çıkarmak için cesur bir emek sarfedenlere tekrar aşikar oluyor… Doğdukları günden beri onların en doğal hakkı olan…

Çünkü o doğal hal, sadece unutkanlığımızdan dolayı, hırsın, gerekliliklerin, bize hayatla ilgili yalan yanlış öğretilenlerin, korku ve olumsuzluğun yarattığı zihinsel kaosta derinlere gömülse de, asla yok olmuyor…  

O mutluluğu yakalamak, kendinin (duygu ve düşüncelerinin) farkına varmak, zihinsel döngüleri kırmak, kendini olumsuzluktan arındırıp, özgürleşmekle mümkün. Cesur bir emek diyorum, çünkü konfor alanınlarını seçerek, her gün aynı davranış biçimlerini kanıksamış ve değişime kapalı bir ruh haliyle o yere varılmıyor… Yapmadıklarını yaparak, söylemediklerini söyleyerek, kendine koyduğun limitleri aşarak oluyor ancak… Sınırsızlığı fark ederek…

“İnsan hayatındaki en önemli kazanım, ruhunu iyi veya kötü kutupluluğundan özgürleştirme sanatıdır.” Pisagor

Mutluluk formüllerine kaldığımız yerden devam edecek olursak;

  • İyi-kötü; güzel-çirkin; doğru-yanlış olarak gördüğünüz her şeyi olduğu gibi görmeyi denediniz mi hiç? Bu etiketleri koyan zihnimiz. Oysa olan bitenin hepsi, bize bilgi vermek, hayatı öğretmek amacıyla karşımıza çıkan veriler.

  • Filmlerde küllerinden doğan karakterleri hayranlıkla izliyoruz. Başımızdaki her "problem" bizi küllerimizden doğurmak için. Bu noktayı  çoğunlukla atlıyoruz. Problemlerinizin içinde kaybolmayın. Değişmesi gereken her neyse değiştirin ve korkusuzca bir sonraki etaba geçin. Hayat sizi tutacak. Hayata ve kendinize güvenin.
  • Yaşamak için bir amacınız var mı? Hayatının anlam taşıması insanı dinç tutar,
içini mutlulukla doldurur. Duygusallaşıp, işler yolunda gitmediği zaman kolay kolay vazgeçmez. Yıkılmaz. Kendinize yaşamınızı daha anlamlı kılacak hedef(ler) belirleyin. Onlara doğru cesaretle koşun.

  • Kendini seçerek, başkalarının ne dediğine, ne düşündüğüne, ne istediğine çok mu fazla takılıyorsunuz?  
Başkaları, sizin hakkınızda konuşsa, sizin için iyi olacağını düşündükleri bir şeyler istese bile; bu istekler, onların gerçeklerinden yola çıkarak haritalanmıştır. Birincisi, onların yaşamlarına bir göz atın; kendinize kurmak istediğiniz yaşam onlarınkine benziyor mu? İkincisi, siz onların istediklerini yaptınız diye onlar mutluluğu yakalayamayacaklar. Yani, onların sizin için istediklerine takılmak, dinlemek ve yapmak, ne sizi mutlu edecek, ne de onları...
  • Yılda kaç kere konfor alanınızı kendi arzunuzla terk ediyorsunuz?
Konfor alanı demek sınır demektir. Sınırlarınızın dışına çıkıp kendinize meydan okuyor musunuz? “Yapamam” dediğiniz şeylerin bir listesini çıkarın. Özellikle de yapmak isteyip de “yapamam” dediklerinizden başlayarak, kendinize meydan okuyun. İnsan, konfor alanının dışına çıktıkça, kendine koyduğu sınırları aştıkça mutlu olan bir varlık.

  • Sizi neyin mutsuz ettiğini tam olarak biliyor musunuz? Bu konu son derece yüzeyde olabileceği için, biraz daha derinlerde de olabilir. Cevabı kendi kendinize bulamıyorsanız, güvendiğinbir yaşam koçuyla çalışmanızı öneririm.
  • Yardım ediyor musunuz? Yardım etmek ve faydalı olduğunu hissetmek, en doğal, en temiz mutluluklardan biri değil mi? Bir ağaç dikmek, bir hafta sonunu huzurevinde geçirmek, bir çocuğa yardım eli uzatmak…
Hayata verebileceğinizin en iyisini verin. Ondan sonra, onun zaten size en iyisini vereceğine ve bunu hak ettiğinize inanın.  

  • Hırs, kin, nefret, kıskançlık gibi zehirli duygulardan kalbinizi arındırın. Bu
duygular sağlığınızı tehdit eden, hem sizi hem de çevrenizi zehirleyen duygular.
 
  • Kendinize bir şükran listesi yapın. Yüreğinizi minnetle doldurun.
Şükredecek o kadar çok şeyimiz var ki… Bazen sevdiklerimizle geçirdiğimiz bir saat bile bir lüks   olabiliyor, bazense ağrısız bir gün…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder