30 Haziran 2015 Salı

Aşk ve İlişkiler (2)



Çoğumuz, hayatımızın bir aşamasında masum başlamış bir sevgiyi ekşitmişizdir. Kavgalar, o duvardan bu duvara fırlatılan küçüklü büyüklü eşyalar, içerde kopan çeşitli şiddetlerde fırtınalar ve her şey rağmen ayrılamamalar…
Büyük aşklarla başlayan ilişkiler bile, bir kaç hafta geçtikten sonra bozulmaya başlayabiliyor… İlişkileri eskitmek ve ekşitmek çok kolay ve genellikle olan da bu. Ya ayrılamadığı için ite kaka devam eden bir süreç; ya da hazin ayrılık…

Esas beceri, bir ilişkiye başladıktan sonraki zahmete katlanmak. Çünkü doğru insanı bulduktan sonraki bölüm, suçlamayı bırakma, iki taraf için de doğru bir iletişim yolu yakalama, karşındakini anlamaya çalışma ve duygusal zekâyı yükseltme süreci…

Eğer hayatınızın adamını/kadınını arıyorsanız ve henüz bulamadıysanız umudunuzu yitirmeyin. “30’u geçtin” yalanına aldanmayın. Tamamen toplumsal bir yanlış yönlendirme bana sorarsanız… Ama yalnız yaşamak istemiyorsanız, hayatınızı biriyle paylaşmak, ikili yaşam yoluna girmek istiyorsanız, sonrasına şimdiden hazırlanmaya başlayabilirsiniz. Kendinize sorun “daha önceki ilişkilerimde nerede hata yaptım, neleri değiştirmem gerekiyor, artık hayatımda tam olarak neyi istiyor & istemiyorum ve gitmeyen belli başlı şeyler ne/lerdi?”

Nitelikli ilişkileri, nitelikli duygular ve nitelikli davranışlar yaratır. Bu yüzden, her şeyden önce kendi duygularımızı tanımamız, hangi duyguların hayatımızı domine ettiğini fark etmemiz ve o duyguları nasıl yönetebileceğimizi iyi anlamamız çok önemli.



  • Huzurlu bir ilişkiyi, huzursuz ve dolu bir zihinle kuramazsınız. Dolu bir zihin negativite üretmeye hazır olur. Negatif yayınınız ilişkinizi olumsuz yönde etkiler. Meditasyon, zihni boşaltmanın en sade yoludur. Zihniniz rahatlarsa, olayları çok daha net ve objektif bir biçimde değerlendirebilir, normal şartlarda tepki vereceğiniz konularda soğukkanlılığınızı koruyarak daha rahat iletişim kurabilirsiniz. Düzenli meditasyonun pek çok sayısız faydasından biri de bu.

  • Birbirinizi tolere etmeyin. Bunu, sevgili üstadım Sri Sri Ravi Shankar söylüyor. Tolere etmek, kulağa çok fedakârca gibi gelse de, tolere edilen konu her neyse, sonunda mutlaka bir patlama yaşanıyor. Tolere etmeyin. İlişkilerde genellikle olumsuz yanlarını insanlar birbirlerinin gözüne sokar; iş “sen şöylesin”, “sen böylesin”e döner... Tolere etmek yerine, sevgilinizi olumsuz yönleriyle de, olduğu gibi kabul edin. Eksiğini, gediğini de sevin, sarıp sarmalayın. Hem hangimiz mükemmeliz ki acaba?

  • Değişime ve eleştiriye açık olmak ilişkinizi taze tutar. Kendini yenilemek, olumsuz yanlarının farkında olmak ve değiştirmeye yönelmek kolay olmasa da sağlam bir ilişkinin püf noktası. Biz Özev’ler olarak ayda bir kere yuvarlak masa yapar, herkesin birbirinden memnun olmadığı konuları konuşurduk. Küçükken bu toplantıların değerini haliyle çok anlamaz, üzülerek o masadan ayrılırdım. Fakat şimdi ne kadar önemli bir şey yaptığımızı anlıyorum… Eleştiriye açık olup, eleştirileri duyup, değiştirme olgunluğunu göstermek sanırım en zoru… Örneğin, ilişkilerde çoğu zaman taraflar birbirlerini kendi istedikleri kalıplara sokmaya ve kendilerine benzetmeye çalışırlar. Aslında bunu yaparken ne kadar anlayıştan uzak olduklarını fark edemez ve karşılarındakini suçlamaya devam ederler. Bu davranış biçimi genellikle tarihin tekerrür etmesine sebep olur.  

  • Günlük rutini kırıp, ilişkiyi taze tutmak açısından sevgilinize küçük sürprizler yapmak da önemli bana sorarsanız. Çıkarken çantasına aldığı muzun üstüne onu ne kadar sevdiğinizi yazmak veya bilgisayarına post-it’le bir not bırakmak bile onu gülümsetmeye yetecektir… Burada dikkat etmeniz gereken, kendinize yapılmasını istediğiniz değil, onu mutlu edecek sürprizleri ayırabilmek… Çünkü genellikle hediye alırken de sürpriz yaparken de bu konuda yanılabiliyor ve karşımızdakine yaşatmak istediğimiz sevinci göremeyince de üzülebiliyoruz.

  • Birbirinizin topraklarına çok fazla girmeyin. Fazla müdahaleci olmayın. Çiftler genellikle tek bir bünye gibi davranıp, yanındakini de kendine benzetmeye bayılıyorlar. Birinin ayıbından diğeri de rahatsız oluyor. Birey olduklarını unutuyorlar. Bu da haliyle tartışmalara sebep oluyor. Sınırlarınızı belirleyin ve sınırlarınızın tehdit edildiği zaman  (müdahale etmek gibi) onu kibarca uyarın. Kimse, sizin topraklarınıza sizin izin verdiğinizden daha fazla giremez. Onu da kendisi olmaya bırakın.

  • Tartışın. Duygularını ifade edemedikleri için Finlandiya’da birçok erkek ortada hiç bir sorun yok gibi görünürken evlerini bir anda terk ediyorlar. Konuşmak, tartışmak, kendini gizlememek önemli. Biliyorum, bazen “nasıl olsa anlamaz” diye düşünerek tartışacak gücü bulamıyor insan.  Ama inanın tartışmak, üstünü örtüp halı altına ittirmekten çok daha iyi sonuç veriyor. Duygularınızı dile getirirken, tartışmalarınızı hakarete çevirmemeye özen göstermeniz çok önemli. Çünkü ilişkide saygıyı yitirdiğiniz anda geri dönüşü zor bir yola giriyorsunuz…

  • Finansal özgürlük: Ben, finansal olarak her iki tarafın da özgür olmasının, kaliteli bir ilişki açısından çok önemli bir etken olduğuna inanıyorum. Tabii bu benim fikrim.

  • Romantik yapın. Uzun soluklu birliktelikler, bir süre sonra rutine dönüyor. Hele ki çocuklar da varsa!.. Her ne kadar uzun zamandır birlikte ya da evli olsanız da, bu romantik bir yemeğe veya baş başa bir tatile çıkmanıza, flört ederken yaptıklarınızı yapmanıza engel olmasın.

İlişkiler konusu uzun. Onun için haftaya, kaldığımız yerden devam edeceğiz. Yaşama sevinciyle dolduğunuz, hem ikili, hem sosyal ilişkilerinizi iyileştirmeye kendinizden başladığınız mükemmel bir hafta diliyorum! :)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder