28 Ekim 2012 Pazar

Dombili Muhabbetler



www.arzuozev.com info@arzuozev.com

twitter : https://twitter.com/arzuozev 
 


Talepler doğrultusunda, vejeteryan tariflere buyrun! :  www.vegweb.com


BU İŞ YAŞ USTA!

Hayatın bir gerçeği varsa o da yıllanacağımız. Yaşlanacağımız demiyorum çünkü bana göre insan yıllanır. Şarap gibi. Ama yaşlanmak bir seçim. Siz yaşlı kadın/adam olarak mı yıllanmak istiyorsunuz, genç kadın/adam olarak mı?

Hepimiz öleceğiz. Allah’ın emri. Genç insan olarak yaşayıp genç insan olarak ölmek mümkün ama. Ben dün Çağrı'ya, sağlığım ve şartlar yerinde olduğu takdirde, 75 yaşlarımda koltuğumun altında bir minik köpek ve kırmızı rujumu sürmüş, İbiza'da Çağrı’ya çektirdiğim çılgın tatil fotoğraflarımı blogspot'a koyacağım hayallerimi anlattım, çok güldük.

Benim babaannem 90'ları deviriyor. Aynı apartmanda yaşıyoruz. Kendisi apartmanımızın halen yöneticisi. Bakıcı kadın almıyor. Aktif bir cep telefonu ve ipad kullanıcısı. Geçen gün beni skype'dan ekledi. Amcamı da ona 3 G bağlantısı olan ipad almadığı için bir güzel haşladı. Bugünlerde biraz yoruldu fakat daha 2 sene evvel bana söyle dedi: "Arzu, önümüzdeki bir hafta İstanbul'da mısın? Ben arkadaşlarımla Foça’ya gideceğim, evi birinin beklemesi gerek."

Yaşlı insan olmamak için önlem alabilirsiniz. Ya da şimdiden yaşlı insan modunda takılıyorsanız, bunu bazı yollar izleyerek değiştirebilirsiniz. Yıllanmak kendiliğinden olur, yaşlanmak ise sizin çabanızla.

Ben birkaç önlem adımı toparladım kendimce :

* Gündemi takip edin.

* Kendinize bir beslenme disiplini yaratın. Sağlıklı olsun. Yavaş ve az (yeteri kadar) yemek yiyin. Sağlıklı beslenmek hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz “Mutlu Mutfak” atölyeme katılın!

* Haftada 1 kere sadece sebze ve taze meyve suyuyla detoks yapın. Haftada 3 öğününüzde sadece meyve yiyin.

* Zihninizi eğitin. (bkz. Yoga) Hafızanızı güçlendirin. Meditasyon yapın. Özünüzle irtibata geçmeye bakın. 

* Duygularınızla değil, kararlılığınızla yaşamayı adet edinin.

* Bol hareket edin, hareketli insan olun.

* İnsanları sevin, onlarla iletişim kurun ve onlara vakit ayırın.

* Doğada vakit geçirin.

* Kendinize hobiler, yeni heyecanlar ve meşgaleler yaratın. Hedefleriniz olsun. 

* İhtiyacı olan insanlara yardım edin, gönüllü olun.

* Aşık olduğunuz işleri belirleyin, aşkla iş yapın.

* Gamlanmayın, telaslanmayın, boş yere endişe yaratmayın.  (bkz. Nefes, yoga, meditasyon = Art of Living )

* Düzenli detoks yapın, sessizliğe girin ve kendinizi dinleyin. (Yilda 2 kere) Fiziksel ve zihinsel olarak bünyenizi dinlendirin.

* Ruhunuzu kötülüklerden arındırın. Hırs, kin, nefret gibi ilkel duygulardan sıyrılmaya odaklanın.

* Yaşama aşkla, masumiyetle yaklaşın.

* Uzun vadeli hedefler belirleyip, kısa vadeli eylem adımları atın.

* Bakımlı olun.

* Disiplinli bir şekilde düzenli olarak neşelenmeyi yaşam biçimi haline getirin - her ufak şeyi kafaya takmayın. 
 
* Prananızı (Yaşam Enerjiniz) yükseltmeye odaklanın. 

* Kesinlikle ama kesinlikle bir "Art of Living" atölyesine katılmadan ölmeyin! 



 https://mail-attachment.googleusercontent.com/attachment/u/0/?ui=2&ik=85b5e9a1ee&view=att&th=13a780228995236b&attid=0.1&disp=inline&safe=1&zw&saduie=AG9B_P8-LTPqJuodOrVZgpBLpNP2&sadet=1350633176450&sads=ebsoF2LngchxcjdTIbcJgO9SOOg

  


GO THRU THE DAY SAYIN' : 



CİLVENAZ 



En çok karşılaştığım sorulardan biri de “sen nasıl bir hayat yaşıyorsun?” Aslında bu soru benle alakalı değil, sorunun esası şu, “şimdi ben yoga, meditasyon, sağlıklı holistik beslenme felana sararsam dünyadan mı koparım acaba?”

Fantezi kurmaya gerek yok. Dünya sizin eviniz, kimse de sizi buradan koparmaya çalışmıyor. Aksine, arifler dünyayla aramızdaki kopuk ilişkiyi bağlamaya çalışıyorlar. Arabulucu misali. 

Ben 10 senedir bu yolun yolcusuyum. Daha nice seneler var önümde kim bilir...Tüm zamanlı bir işim var. Evliyim. Eğlenceli vakit geçirmeye bakarım, arada bir ağlarım da elbet, kah sevinçten kah hormonlarım inip çıktığından. Alışveriş yaparım, arkadaşlarımla geyik çevirip boş muhabbetlere de katılırım, zaman zaman da gecelere akarım. Nefes, yoga, meditasyon öğretirim. Tüm konuştuklarımı kendim de yaşamıma katmaya bakarım. Sizin de nasıl bir hayatınız varsa öyle kalacak. Korkmayın.

Bu yol, içerdeki Tanrı’yı uyandırma yolu... Ve içinizdeki Tanrı uyanmaya başladıkça, siz daha fazla zevk alacaksınız yaşadığınız her andan. Hem bedeninizin, hem zihninizin, hem ruhunuzun içinde daha fazla doyum ve uyum içinde yaşayacaksınız. Elma yerken, müzik dinlerken, dostlarınızla hoşbeş ederken, Tanrı da sizinle, içinizdeki tatlı huzurda varolacak. An be an. Gün be gün. Yaşam biraz daha anlam kazanacak elbet.

Çağrı (kocam, kendisi de tasavvufla yakından ilgili) dün sevgili dostumuz Yeşim'in Halikarnas Radyo'daki "Yaşamevi" adlı programına katıldı. Yeşim'in sorusu üzerine, Anadolu erenlerinden İsmail Emre’nin sözünü aktardı, “Altın koltukta bile oturabilirsin. Altın koltuğu başının üstünde oturtmadıkça.”

Kendini ve kimliğini hiç sorgulamadan, merak etmeden, sadece çalışmış, yemiş, içmiş ve ölmüş birine yaşamış denebilir mi ki? İnsan kendisiyle arasında sağlam bir ilişki kurduğu zaman sevebilir ya kendini.

Kendini sevmekse, bütünsel sağlığın ilk kuralı... Kendini olduğu gibi kabul edip seven bir insan kendiyle barışık, hayata aşık olur. Ben hayatın hep benimle cilveleştiğini düşünürüm. İyi kötü her şey hayatın bir cilvesi değil midir ki? Biz kendimizi ve hayatı sevdiğimizi ama en önemlisi de acayip sevildiğimizi unuttukça cilvelenmeyi de unutuyoruz.

En büyük hedefiniz, en yoğun hayaliniz aşk olsun. Aşk ve cilveyle dolu bir yaşam, sizin olsun! Gerisi çorap söküğü gibi gelir.

Siz buna değmez misiniz?..

fotoğraf.JPG





BÜDÜK SAĞ OLSUN! J

Kayınvalidemin kedisi (Büdük) biraz hastalandı. Bayağı üzüldük. Büdük biraz iyileşince Biz de biraz kafa dağıtmak için güneye yöneldik bu haftasonu. Bodrum'dan çıktık yola, kıyı kıyı Akyaka'yı gezip, Selimiye'ye indik. Oradan da Dalyan.

Selimiye o kadar şirin, o kadar sakin bir köy ki... Aklımızı oynattık. Güzelcecik bir otel bulup yerleştik. Son 10 yıldır gece burnumun tıkandığını hatırlamam ben. Tamam, ara sıra öksürür tıksırırım ama burnum tıkanmaz... Bu gece tıkanacağı tuttu, uyuyamıyorum! Hadi bakalım... Köy yerinde ne demeye tıkanırsın di mi! Çağrının (eşim) yanında hep olur otrivin (en hazzetmedigim şey benim de! Iyk) Ama bir gece ocağına düştüm, yok!

Saat gecenin bir buçuğu, biz iki avanak, gökte cumburlop atan yıldızlar ve benim tıkalı burnum Selimiye Köyü'nde eczane arıyoruz. Bütün canlılar uyuyor o saatte. Kediler, köpekler, deniz canlıları bile... Kapatmak üzere olan bir kokoreççi -o da ayakta uyuyordu ya, zaten tek bir tane olan eczaneyi tarif etti bize. Tabii ki kapalı!

Biraz ilerdeki bankta iki ayık insan bulduk. Derdimizi anlatınca kadınlardan biri, "deniz suyu çek içine, sinüslerini hemen açar" dedi. Allah razı olsun... Deniz suyunu içime çeke çeke, burnumu öyle bir açtı ki, nefes alabilmeye başladım yine. Nasıl bir şükrettim, size anlatamam. Nefes alabilmek ne kadar büyük lüks olabiliyor bazen... Nasılsa bize bedava diye pek sallamıyoruz ama...

Sonra düşündüm o saatte, doğa bize her devayı, çevrede bulmalık, bahçeye ekmelik veriyor aslında. Eczane gibi bahçeler yaratabiliriz. Böylesine cömert şu toprağa  biz ne haince davranıyoruz aslında... "Aaaa, ben çok doğacıyım, her yıl su kadar ağaç dikerim, şu kadar hayvan beslerim"demeyin hemen. Doğacı olmak iyi de, kendi doğamızla aramız nasıl ya?  Kendi ritmlerimizi hiç dinlemeden bir ömür tüketiyoruz. Bu beden de topraktan... Kin, sinir, hırs içinde bitiriyoruz kendimizi ve sonra sağlıklı olmayı umuyoruz...

Sağlık demek sadece fiziksel olarak bir yerinin aksamamasıysa eğer,  yıllarca idare edebiliyor bizi bu beden. Ama  aynı zamanda neşeli, mutlu, coşku ve hayat dolu olmaksa, coğumuz için bir hayli lüks bu hissayat. Arada uğrasalar da, çoğunu çocukluğumuzda bıraktık, yalan mı ya? Oysa en doğal, en basit hakkımızken sevinç, hakkımızı aramayı bıraktık.

Mesela şunlar, aslında en doğal haklarımızken, çoğumuza lüks değil mi bugün :

Temiz hava solumak
Yıldızların altında uyumak
Orman bulup da saatlerce yürümek
Güneşin doğuşunu izlemek
Dereyi dinlemek
Dalından meyve yemek
Bahçede sebze yetiştirmek
Katkısız bi'şey yemek
Boş bir kafayla güne huzur içinde, hevesle uyanmak

Velhasıl, ayurveda ve yoga kolkola girip bizi tekrar doğamıza bağlayacak yol yordamı bulmuşlar... Şükür beni kavuşturana! Sizinle de aklım döndüğünce bu hafta yogik ve ayurvedik başlıklar paylaşacağım...

SELİMİYE
 
Photo: Peace valley, Selimiye...



 AKYAKA (GÖKOVA)
 
Photo: Road trip weekend!! Yeay :))

 
OYUNBAZIM OYUNBAZ  

Bugün bana gelen ve sıkça başımıza gelen bir sorunsal:
“Neden pasta
çörek simit dondurma her çeşit karbonhidrata saldırmak istiyorum?!”

Bir sürü sebebi olabilir pek tabii. En temelleri,

-       Yeterli beslenmemek (protein, yeşiller, sebzeler, meyveler...)
-       Mutluluk hormonunuz yetersiz  (nefes-yoga ve meditasyonla yükselir-Art of Living!!)
-       Enerjiniz (yaşam enerjisi-prana) düşük (yeterli beslenme-su- uyku-spor-nefes ve meditasyonla yükselir)
-       Stresiniz yüksek (Art of Living Workshoplarına katılın)
-       Uykunuzu yeterli almıyorsunuz
-       Yeterli egzersiz yapmıyorsunuz 
-       Hormonal bir dengesizlik veya kan şekerinizle ilgili olabilir
-       İnsülin resistansı (hiperinsülinemia) olabilir

Çocukları sokağa oynamaya saldığınızda, (bugünlerde bilgisayarın başında oynamaya salıyoruz çocukları ya, hadi neyse) “kızıııım oğluuuum yemeğeee!!” diye gırtlağınıza kadar haykırdığınızda size ne diyorlar? En azından ben öyle derdim, “10 dakika daha anneeeee!”

Oyuna saran çocuk yemeği mi düşünür?

Oyun oynamayı sever misiniz? Oyun gözünüz var mı? Günde kaç kahkaha patlatıyorsunuz? Kaç kere gülümsüyorsunuz saydınız mı?
Ne zamandan beri oyun oynamadınız? Hayat ne zaman bu kadar ciddi oldu?!

Oyun oynamaya tekrar başlamak isteyenler burayaa!!

1 – Bir arkadaşınıza ihtiyacı olan küçük birşeyi kocaman bir pakette gönderin. (Mandal, şekerlik her ne ise)

2- Hiç sevmediğiniz birinin fotoğrafını bir karikatüriste verin. Karikatürünü yapsın siz de odanıza asın ya da çantanıza koyun, gülüp gülüp durun. 

3- Eve giderken kendinize bir su tabancası alın!!

4- Arkadaşlarınız veya ailenizle birlikte bu akşam Gangham Style koyup deli deli dansedin. İçinizden gelmese bile. (Biraz sonra gelecek...)

5- Bu akşam evde herkesi seferber ederek “kılık değiştirmece” oynayın.(Erkekleri dansöz, kızları erkek yapın mesela) Sonra da fotoğraf çekin. 

6- En moralsiz olduğunuz anda kendi takımınız gol atmış gibi bağırın.

7- Bugün herşeye ama herşeye oyun gözünüzle bakın. 5 yaşındasınız gibi. Muzurluk yapın. İş yerinde bile!

8- Birkaç arkadaş (veya aile bireyleri) toplaşıp bir tiyatro oyunu hazırlayın. Sonra da seyirciler davet edip ay sonunda oynayın. 

9- Aynaya bakıp her gün sebepsiz yere kahkahalar patlatın

10- Haftasonu arkadaşlarınızı toplayıp saklambaç oynayın!

11- Kendinize 1 hafta sonrası için çok heyecanlı bir plan yapın, birileri moralinizi bozarsa, 1 hafta boyunca o planı düşünüp hiç ciddiye almayın.

12- Bir boyama kitabı ve boya kalemleri alın! 
 
Dolapta Her Daim Bulundurulası, Vazgeçilemeyesi Gıdalar :

Nutella!! (ŞAKAAAA muhahahaha :D )

-       SU
-       Maş Fasülyesi
-       Her renk mercimek
-       Her türlü fasülye (kuru, taze)
-       Bakla
-       Bal (Bulabildiğiniz en Doğalından)
-       Keten Tohumu
-       Zencefil (hem taze, hem toz)
-       Yulaf (Ezmesi diye satılıyor)
-       Ayçekirdeği ve Kabak Çekirdeği
-       Ceviz – Badem – Fındık ve Fıstık 4’lüsü (Toplamda 10 tane yiyin. Faydalı dediysek de abanın demedik.) 
-       Kuru Kayısı (Siyah olan)
-       Kuru İncir
-       Kaju Fıstık (5-6 yeter)
-       Avokado (Olgun avokado + Tuz, Karabiber, 1-2 kaşık zeytinyağı, mmmmh nefis!)
-       Pekmez
-       Tahin (Çok faydalı bir yağdır tahin)
-       Kuşkonmaz (Evet katılıyorum Türkiye’de çok pahalı!)
-       Pancar
-       Yarma Buğdayı (Aşurelik)
-       Quinoa (Yeni geldi bize zannedersem ben yeni buldum ya da)
-       Fesleğen, Nane, Maydonoz, Dereotu, Otlar işte
-       Baharatlar : Karabiber, Zencefil, Zerdeçal, Muskat, Kişniş, Tarçın, Karanfil, Kimyon, Hardal Tohumu, Kekik, Nane, Hint Safranı

Bütüüüüün sebze ve meyveler özellikle Brokkoli. Çoğu kişinin brokkoli’den hoşlanmama sebebi nasıl pişirileceğini tam kestiremediğinden. Buradan çeşit çeşit tarif bulabilirsiniz mesela:  http://lezzetler.com/brokoli-tarifleri.html 
Ya da google’a yazın : “brokoli tarifleri” ya da “vegetarian broccoli recipes”

Afiyet, Kahverengi Şeker, Zeytin Yağ, Doğal Bal Olsun! 
 
KAFAYI RAHATLATMAK VOL.4
(Bu yazıyı okumadan 1 ve 2 ve 3’ü okuyun bence)

Ne yapacağız peki istemenin sonu yoksa?! Hiç mutluluğu yakalayamadan ölecek miyiz hayallerin peşinde koşa koşa? Nasıl başedeceğiz bu kafayla? Olumlu düşün deyince olumlu mu düşünebiliyoruz sanki? İstemiycem istemiycem deyince son mu bulacak bu arzular? Yoooo...

Herşey bunu anlamakla başlıyor dememiş mi Buddha? “Arzu, ızdıraba yol açmaz, ızdırabın ta kendisidir.”

Gözlemlemek. Evet. Gözlemlemek. “Kafamda hangi tilkiler dolaşıyor?!” Bunu gözlemlemek. Bir başladınız mı gözlemlemeye maazallah şaşar kalırsınız. “Ana! Bu kim!?” dersiniz. Çünkü zihniniz sizden bağımsız o kadar çok şey düşünüyor ki...Farkedenlerin ağzı açık kalıyor zihninin çılgınlıklarına.

İşte bu aşamada devreye giriyor meditasyon. Zihninin çılgınlıklarına şahit olmak meditasyon.

Oturup da kafadan geçen milyon tilkiyi dinlemek, gözlemek, sabırla hayret etmek zor olduğu için, arifler oturmuşlar, yolunu yordamını bulup insanoğluna sunmuşlar, buyrun yöntem öğrenin, delirmiş zihninizin biraz olsun sesini kısın diye.

Farkında mısınız bilmem ama, bi durmuyoruz. Hep bir hareket, hep bir aktivite, hep bir atraksiyon. Bir dakika kendi kendimize sessizlik içinde kaldık mı ya telefonumuza saldırıyoruz ya da ayaklanıp kıpraşmaya bir ikirciklenmeye başlıyoruz. Ne mutlu 5-10 dakika sükunet içinde oturabilene!

Huzur Maldivler’de bulunur mu sanıyorsunuz? Şimdiki zihninizle bir Maldivlere gidin hele, birkaç ay kalın. Kafa gene aynı kafa, boşalmadıktan sonra ha Maldivler ha Mecidiyeköy! Esas olan kafanın içini Maldivlere çevirmek, muazzam huzur orda. İşte onu da ancak meditasyon yapabilir.

Bu fikir içinizi kıpır kıpır yaptıysa, yakında bir meditasyon kursu var.
artoflivingtr@gmail.com’dan program tarihlerini ve detaylarını öğrenebilirsiniz. :)

KAFAYI RAHATLATMAK VOL.3
(Bu yazıyı okumadan 1 ve 2’yi okuyun bence)

Şimdi siz merak edersiniz, sen sağlıklı da mutlu da enerjik misin diye.  Öyleyim tabi tanıyanlar bilir. Arada aksim de tutar elbet, tutmaz değil ama çoğunlukla mutlu olup mutlu etmeye odaklı yaşamayı adet edindim son yıllarda. Önce biraz disiplin gerekti. Hormonlarım beni basıverince şimdi daha kolay “höt!” diyebiliyorum. Yine basıyorlar, hayat bu, basmazlar mı, ama çabuk geçiyor artık eskisi değil çok şükür.

Önceden de dışarıya neşeliydim ama gamlı baykuş gibi içime atardım. Şimdi içime de atmıyorum artık, sinir sistemimin de bir güzel boşalıp temizlendiğini hissediyorum.  Siz de nefesle, yogayla, meditasyonla, kendinizi daha iyi tanıyarak zaman içinde temiz paklanabilirsiniz. “Aman temiz pakım ben istemez” diyorsanız ne ala. Şanslısınız.

Beni 10 sene önce Art of Living kıtlamaya başladı. Kıtlandıkça hoşuma gitti, ay ne güzelmiş dedim, devam ettim. 3 sene önce de “sen vakfı Türkiye’de temsil et”, dediler. Olur dedim. Onu da anlatacağım elbet..

Mutluluk benim de bir sabah öylece kapıma gelmedi ekmek gasteyle beraber. Savaştım mutluluğu tam yakalamak için. Tam “yakaladım!”  dedim, kovalamayı bıraktığım zamandaymış meğer mutluluk... Kendi zihnimle, kendimle savaştım. Savaşmaya da devam ediyorum elbet, bir iki meditasyonla bitmiyor iş. Uzuun ince bir yol bu. Bir dağ aşarsın, bir dağ daha gelir. Egonun dağlarını aştıkça coşar, külahını önüne aldıkça kendinden yananları gömersin. Bitmez yollar...İyi ki de bitmezler... Yollar da zevkli, öyle değil mi ya?

En doğal hakkımız mutlu olmak ama günümüzde stres o kadar çok ki, bir sarıyor geçmiş pişmanlıklar, gelecek kaygıları, yandım Allah! Kafamız bir rahat durmuyor, bir bırakmıyor ki yakamızı! Öyle değil mi ya?! Parası olanımızın zamanı yok, zamanı olanın parası. Karısı/kocası olana daral geliyor, olmayan yalnızlıklarda. İşini seven eşini sevmez, eşini seven çocuğundan müzdarip. Hayat bir tamtakır gelmiyor ya avuçlarımızın içine! Ara ara herşey tam oldu dedik mi bu sefer yeni yeni yeni arzular kabarıyor içimizden! Paralandık mı ünlü olmak istiyoruz, ünlendik mi koltuğu kaptırmamak. Yok ki bu istemenin sonu!

Önce bunu anlamamız lazım...Yok bu istemenin sonu.

KAFAYI RAHATLATMAK VOL.2

Sağlıklı, mutlu ve enerjik bir hayata kavuşmanın ilk adımı sağlıklı, mutlu ve enerjik bir hayata kavuşmaya karar vermek. "Evrene gönder oluuuur"larla yürümüyor işler. Biraz evren, biraz sen. Her şeyin bir bedeli var. İlerde hastane masraflarından kısmak için bugünden bedel ödemek gerek. Kendini sigortalamak gibi.

Kendi hayatının, mutluluğunun sorumluluğunu alan insan güçlü olur hem. Kendi sıkıntıları ve olumsuz duyguları yüzünden başkalarını suçlamaz, başkalarına yük olmaz.

Yeni bir hayat için aşağıdaki noktalar her yılbaşında “yeni yıl kararları” olarak heyecanla çiziktirilir, sonra vazgeçilir, unutulur. Eğer siz de son birkaç senedir ya da senelerdir yazıp çizip vazgeçenlerdenseniz, değişiminize ivme katmak için kendinize bir yaşam koçu edinin. Daha ne kadar bu böyle devam edecek, aaaa! Sonra rayınıza girince kendi kendinize devam edersiniz. Yaşam koçları size danışmanlık yapmaz, tavsiye filan verip sizi kendine benzetmeye çalışmaz. “Ay evet, teyzemin kızı da aynı durumda, ne yazık!” geyikleri çekmez. Sizi yargılamadan dinler ve yaşamınızdaki gelişmelerde sizi poponuzdan ittirir.

Ben size sağlıklı ve mutlu bir hayata giden en önemli noktalardan bir kaçını yazayım. Bu noktalar uzuuuun uzuuun açılıp saçılır, ne bileyim mesela spor yapılacak da, spor salonuna üye olunacak da, haftada 3 gidilecek de falan filan ama ben kısaca özet geçeceğim şimdi. Uzatmanın sonu yok. Noktaları derinleştirmeyi yaşam koçunuzla ya da kendi kendinize yaparsınız.

* Spor yapılacak. (Hergün en az 30 dakika yürüyüş, haftada min 3 kere kardio)

* Sebze ağırlıklı beslenilecek.

* Ivır zıvıra kafa takılmayacak. (Vesvese hem hasta eder hem yaşlandırır)

* Bolca gülünecek. (Gülmek yüz kaslarına çok iyi gelir. Somurtkan insanı kimse sevmez hem)

* Hobilere sağlam vakit ayrılacak.

* Sevdiğin iş yapılacak veya hali hazırdaki işini sevmeye bakacaksın. Nefretle yapılan işten hayır gelmez zaten.

* Yoga, nefes ve meditasyon iyi bir kaynaktan öğrenilecek, yaşam biçimi haline getirilecek. Meditasyon yapmıyorsanız, zihninizin çöplüğünde yaşıyorsunuz. Alınıp darılmayın hiç. Zihninizi boşaltmıyorsanız dolar dolar dolar... Çöp gibi aynı. Bu konuda yarın yazacağım.

* Bolca şükredilecek. Güne “Ohhh çok şükür!” diye başlanacak. Ne istediyseniz çoğu şey oldu hayatta, olmadı mı? Olmaya da devam edecek. Bir rahatlayıverin ya, bu durun, şükretmeye vakit ayırın. 

* Bi kere stres Allah’ın emri. Stressiz hayat olmaz. Stresle başa çıkmayı öğrendiğiniz bir hayat olabilir. Ben size stresi de başa çıkmanın yollarını da sevgili üstadımdan öğrendiğim kadarıyla klavyem döndüğünce anlatacağım.

Pirinç Sütlü Muhallebi :

Muhallebiyi pirinç sütü ve kahverengi şekerle yaptınız mı mmmmm...çok lezzetli oluyor. Kahvaltıda tatlı sevenler, muhallebinin altına biraz yulaf, kaju fıstık ve çilek (veya sevdiğiniz bir meyve) yerleştirerek kahvaltıda da afiyetle yiyebilirsiniz. Hatta ılık ılık sabah sabah bile yapabilirsiniz. J

(Sadece tatlı olarak yemek istiyorsanız, kaselerin altına şeftali, vişne, çilek ya da sevdiğiniz bir mevsim meyvesini yerleştirmek de iyi fikir.)

İşte tarif;

Güzel bir muhallebi tarifi bulun, süt yerine pirinç sütü, şeker yerine de kahverengi şeker koyun. J

Ben muhallebimin üstüne tarçın serpiştirmeyi de severim.
 

KAFAYI RAHATLATMAK VOL. 1
 
Kafayı rahatlatmak için her şeyden önce adam gibi beslenmek çok önemli. Adam gibi beslenmek ne demek onu da anlatacağım ama önce yediklerinizin neden moralman sizi etkilediği konusunda konusunda sizi tatmin etmem gerek. Nasıl oluyor bu iş, şöyle anlatayım. Siz gidip öğle yemeğinde bir yarım ekmek döneri gümletin, yanında da ayran. Bütün öğleden sonrayı uyuyarak geçirir misiniiiz geçirmez misiniiiz? Ya da gün boyu hiç bir şey yemeyin, aptallaşmaz mısınız? “Beni zihinsel olarak etkilemiyor yediklerim” deseniz de, etkiliyor işte. Farkında olmayabilirsiniz. Her gün15 bardak çay deviriyorsanız eğer zihinsel aktivitenizde bir fark yaratmaz tabii. Her gün aynı tasa, telaş, vesvese nasıl olsa. Bir hafta bakın, çayı 3’e düşürün de bir bakın, olumsuz düşünceleriniz de yavaştan terk-i diyar ederler.

Ayurveda ve yoga yiyecekleri 3 gruba ayırır. (Bunları aslında en iyi annemin kitabında bulursunuz, çıksın hele. Ben kısaca bir ön bilgi veriyorum.)

Sattva, rajas ve tamas. Sattva saf demek. Yani ye, iç mis, Son derece sağlıklı, yan etkisiz, vücudunuzu da zihninizi de korur. Misal : Taze sebze, meyve, tahıl, bakliyat, kuruyemişler, bal, zencefil, azar azar ghee (tarifi yukarda işte)

Etrafta da var satvik enerji, doğaya sok kendini, ohhh tertemiz, bol oksijen. Satva.

Satvanız bolsa, enerji, yaratıcılık, neşe gelir.

Tamas uyutur. Miskin, paspal, uykulu...Garfield tamasın bedenlenmiş hali mesela. Kebapları indir, yağlı yağlı sonra da yat uyu.

Bol sigara içilen mekanlara girin, bassın sizi, işte o tamas. Tamasınız çok fazlaysa, uyuşuk, uykulu olursunuz.

Rajas da dssss bop bop dssss...Hareket ama huzursuz bir hareketlilik. Kahve, çay, abur cubur sizi rajasa sokuverir hemen. Diskotekler, bol gürültü, trafik bol rajas. Rajasınız gereğinden çoksa, endişeleriniz, korkularınız, öfkeniz bol olur.

Sadece satvik ye satvik yaşa da olmaz tabii. Bu sefer de çok can sıkıcı. Hepsinden biraz biraz lazım. Ama bunları bilelim, öğrenelim, ister uygulayalım ister uygulamayalım. Benim görevim paylaşmak.


Satvanız bol olsun! :)

Aa bu arada, isteğiniz üzerine “Mutlu Mutfak”tan ve bazı favori yemeklerimden seçmeler katıyorum aşağıya, katmaya da devam edeceğim ara ara. Bence yemek yapmanın temellerini bildikten sonra, mutfakta yaratıcılık en zevklisi.

Bir de bir kaç öneri;

    * Beyaz un yemeseniz de olur. Biliyorum ülkemizde bu biraz imkansız, her yer ekmek, çörek börek dolu. Yine de siz olabildiğinizce radikal olun!
    * Beyaz şeker yerine pekmez, esmer şeker ya da bal kullanın.
    * Keten tohumu, spiriluna, ay çekirdeği/kabak çekirdeğini diyetinize ekleyin.

Bir kere, ghee yapmayı bilmelisiniz!


GHEE (Arıtılmış Tereyağı – Saf Yağ):

Bağırsak sağlığı, kırışıklık ve gözaltı torbaları için çok iyidir. Antioksidandır.

500gr terayağı orta ateşte kaynatın (20 dakika kadar) üstünde biriken köpüğü kaşıkla alın. Tülbentten geçirin.

Benim en sevdiğim yemeklerden biri kitchari. Protein-karbonhidrat ayarı tam bir Hint yemeği.

2 bardak kırmızı mercimek

1 bardak pirinç

Yaklaşık 5-6 bardak su

Orta ateşte pirinçle mercimeği birarada pişirin. (Yaklaşık 20-30 dakika)

2 kaşık tereyağda (ghee) şu baharatları eritip, haşlanmış karışımın içine döküverin :

1 çay kaşığı kimyon

1 çay kaşığı hardal tohumu

1 çay kaşığı tuz

1 çay kaşığı hint safranı

½ çay kaşığı toz zencefil

½ çay kaşığı kişniş

½ çay kaşığı karabiber

(Tabaklara servis yaparken üstüne frenk maydonozunu minik minik doğranmış şekilde eklemek muhteşem oluyor!!)

Enerji Veren Meyve-Sebze Suları

(Sabah kahvaltıyı sevmiyorsanız, bir bardak hüpletebilirsiniz!)

4 Havuç, 1 Elma, 1 Kivi, 1 avuç maydonoz (ödemi atmaya da yardım eder) –A,C,E,B vitamini, potasyumi - antioksidan

6 ıspanak yaprağı, 3 havuç, 1 elma, 1 orta pancar (Potasyum, C,B vitamini, karoten – konsantrasyonu arttırır, hafızayı güçlendirir. )

12 üzüm, 4 armut, 2 elma, 2 dilim ananas (B, C vitamini, kalsiyum, potasyum – enerji verir.)

Sabah: 4 Portakal – bir avuç nane
 
* * *
Herkese merhaba,

Zamanında kilolarca kilo alıp, kilolarca kilo veren, fit ve aynı zamanda da sağlıklı olmanın sırlarını bulmak için şu ana kadarki hayatı boyunca kafayı kırmış biri olarak şunu keşfettim ki, bu işin tek ve son derece aşikar bir tek sırrı var : Az yemek ve düzenli hareket etmek. Hayal kırıklığına uğratmak istemem ama bu böyle.

Az yiyin dediysek de anoreksik olun demedik. Ben denedim o da bir işe yaramıyor. Onu da bir ara anlatırım. Her öğün 2 avuç içi kadar.

Önce, putları kırmak lazım.

“Ay ne yersem yarıyor, hiç kilo veremiyorum”lar züğürt tesellileri. Hormonal problemlerden bahsetmiyorum. Ama check-up’larını düzenli yaptıran ve herhangi bir kimyasal engeli olmayanlar için. Yaş da engel değil. Evet belki kilo vermek yavaşlıyor ama sona ermiyor. Tek bir engel varsa o da disiplin. Kabul edelim. Disiplin bu işin tek engeli. “Ay ben sınırlanmaktan, disipline girmekten hiç hoşlanmam” diyorsanız, bence yazdıklarımın devamını hiç okumayın.

Bir kere bence vejetaryen beslenin. İnsan vücudunun en rahatlıkla kabul ettiği yiyecekler sebze, meyve, kuruyemiş, tahıl ve bakliyatlar. Kolaycacık hazmediyorsunuz.

“Ammaaan! Ya protein, B12, Omega 3!!” diye bağırmayın hemen. Bir kere o kadar çok proteine ihtiyacınız yok, hem sebzelerde de protein var. Açın bakın. Brokoli, mercimek, nohut, bakla, fasülye, marulda bile protein var. B12 süt ve süt ürünlerinde, Omega3 ceviz, ketentohumu ve semizotunda var. Hem artık doktorlar da kırmızı eti azalt diyorlar.

“Aaaa vejeteryan felan olamam beeen!” diyorsanız dünyanın sonu da değil, yiyin etinizi o zaman ne yapalım. Herkesin sevdiği yiyecekler farklı. Ne yemeyi seviyorsanız yiyin ama abartmadan yiyin. Yerken, dünyadaki nice aç insanı da düşünün. Tabii bir de kalp, damar tıkanıklığı, mide yanmaları filan olabilir ilerde Allah muhafaza…

Vejeteryan yemek demek her gün meze, pilav, makarna ve söğüş salata yemek değil. Kolaycacık yapılıveren bir sürü yemekler var. O dünya zaten ooooof ooofff, deniz derya hiç korkmayın. Ben size bir sürü sağlıklı alternatif yiyecek tarifi de yazarım. Yapın yapın afiyetle yiyin diye. Daha önce mis gibi kitaplar yazmış olanlar da var. En sevdiklerimden biri sevgili arkadaşım Mina’nın beni tanıştırdığı Sarah Kramer’dir. Sonra Ayurvedik kitaplar var, “En Lezzetli Vejetaryen Yemekleri” isimli turuncu koca kitap benim kutsal kitaplarımdan biri.


Harekete geçmek konusunda ise bir sürü seçeneğiniz var. Havada, karada, toprakta, suda, su altında, beş elementin hepsinde spor yapabilirsiniz. Yine de ateşe fazla bulaşmayın derim. Bir kere hareketsiz insan uyuşuk olur. Uyuş uyuş bir hayat mı istiyorsunuz yoksa “Haydi hoppa! Koşalım coşalım” bir hayat mı? Sizden kimse ADHD olmanızı beklemiyor. Fakat günümüz şartlarının buyurduğu üzere koltuk patatesi de olmamak çok önemli.

Her gün 40-45 dakika yürüseniz bile olur. Yine de kalbiniz için bir miktar kardio da lazım. Evde birkaç ip atlasanız olur mesela. Holla hoop çevirin ya da. Kaydıraktan kayın, basket oynayın. Pinpon, tenis, jogging, pisklet, paten… Bu kadar spor arasından hiçbirini beğenemiyorsanız, niyetiniz yok sizin. Eğer birşeyleri değiştirmek istiyorsanız maalesef sizi konfor dışına çıkarmak zorundayız. Sonra siz de seveceksiniz. Daha çok mutluluk hormonu salgılarsınız hareket edince hem.

Oturun yemeyi sevdiğiniz yiyeceklerin listesini yapın. Sağlıklı ve mutlu yaşamayı yaşam biçiminiz haline getirin. Hepsi pasta pustaysa daha düşük kalorili alternatif tarifler buluruz. Bu konuda araştırmacı kişiliğim size yardımcı olabilir. “Ay yok ben tek başıma yapamam ama çok istiyorum” diyorsanız, koçluk sandalyeme oturabilirsiniz. Birşeyleri değiştirmek için size iyice acı vermesini beklemeniz gerekmez her zaman.

Yemeye ve harekete kafa patlattıktan sonra bir sonraki yazımda da biraz kafayı rahatlatmaktan bahsedeceğim. Varsa istediğiniz (sağlıklı yaşam kapsamında) değişik konular, başlıkları bana gönderin, paylaşalım.

info@arzuozev.com

Sevgiler!!






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder