www.arzuozev.com info@arzuozev.com
twitter : https://twitter.com/arzuozev
AKYAKA (GÖKOVA)
OYUNBAZIM OYUNBAZ
KAFAYI RAHATLATMAK VOL.2
twitter : https://twitter.com/arzuozev
Talepler
doğrultusunda, vejeteryan tariflere buyrun! : www.vegweb.com
BU İŞ YAŞ USTA!
Hayatın bir gerçeği varsa o da yıllanacağımız.
Yaşlanacağımız demiyorum çünkü bana göre insan yıllanır. Şarap gibi. Ama
yaşlanmak bir seçim. Siz yaşlı kadın/adam olarak mı yıllanmak istiyorsunuz,
genç kadın/adam olarak mı?
Hepimiz öleceğiz. Allah’ın emri. Genç insan olarak
yaşayıp genç insan olarak ölmek mümkün ama. Ben dün Çağrı'ya, sağlığım ve
şartlar yerinde olduğu takdirde, 75 yaşlarımda koltuğumun altında bir minik
köpek ve kırmızı rujumu sürmüş, İbiza'da Çağrı’ya çektirdiğim çılgın tatil
fotoğraflarımı blogspot'a koyacağım hayallerimi anlattım, çok güldük.
Benim babaannem 90'ları deviriyor. Aynı apartmanda
yaşıyoruz. Kendisi apartmanımızın halen yöneticisi. Bakıcı kadın almıyor. Aktif
bir cep telefonu ve ipad kullanıcısı. Geçen gün beni skype'dan ekledi. Amcamı
da ona 3 G bağlantısı olan ipad almadığı için bir güzel haşladı. Bugünlerde
biraz yoruldu fakat daha 2 sene evvel bana söyle dedi: "Arzu, önümüzdeki
bir hafta İstanbul'da mısın? Ben arkadaşlarımla Foça’ya gideceğim, evi birinin
beklemesi gerek."
Yaşlı insan olmamak için önlem alabilirsiniz. Ya
da şimdiden yaşlı insan modunda takılıyorsanız, bunu bazı yollar izleyerek
değiştirebilirsiniz. Yıllanmak kendiliğinden olur, yaşlanmak ise sizin
çabanızla.
Ben birkaç önlem adımı toparladım kendimce :
* Gündemi takip edin.
* Kendinize bir beslenme disiplini yaratın.
Sağlıklı olsun. Yavaş ve az (yeteri kadar) yemek yiyin. Sağlıklı beslenmek
hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz “Mutlu Mutfak” atölyeme katılın!
* Haftada 1 kere sadece sebze ve taze meyve
suyuyla detoks yapın. Haftada 3 öğününüzde sadece meyve yiyin.
* Zihninizi eğitin. (bkz. Yoga) Hafızanızı
güçlendirin. Meditasyon yapın. Özünüzle irtibata geçmeye bakın.
* Duygularınızla değil, kararlılığınızla yaşamayı
adet edinin.
* Bol hareket edin, hareketli insan olun.
* İnsanları sevin, onlarla iletişim kurun ve
onlara vakit ayırın.
* Doğada vakit geçirin.
* Kendinize hobiler, yeni heyecanlar ve meşgaleler
yaratın. Hedefleriniz olsun.
* İhtiyacı olan insanlara yardım edin, gönüllü olun.
* Aşık olduğunuz işleri belirleyin, aşkla iş
yapın.
* Gamlanmayın, telaslanmayın, boş yere endişe
yaratmayın. (bkz. Nefes, yoga,
meditasyon = Art of Living )
* Düzenli detoks yapın, sessizliğe girin ve
kendinizi dinleyin. (Yilda 2 kere) Fiziksel ve zihinsel olarak bünyenizi
dinlendirin.
* Ruhunuzu kötülüklerden arındırın. Hırs, kin,
nefret gibi ilkel duygulardan sıyrılmaya odaklanın.
* Yaşama aşkla, masumiyetle yaklaşın.
* Uzun vadeli hedefler belirleyip, kısa vadeli
eylem adımları atın.
* Bakımlı olun.
* Disiplinli bir şekilde düzenli olarak
neşelenmeyi yaşam biçimi haline getirin - her ufak şeyi kafaya takmayın.
* Prananızı (Yaşam Enerjiniz) yükseltmeye
odaklanın.
* Kesinlikle ama kesinlikle bir "Art of
Living" atölyesine katılmadan ölmeyin!
* 100 yaşındaki Ruth’a bakın :
http://advancedstyle.blogspot.com/2012/04/watch-100-year-old-ruth-doing-pilates.html
GO THRU THE DAY SAYIN' :
CİLVENAZ
En çok karşılaştığım sorulardan biri de “sen nasıl bir hayat yaşıyorsun?” Aslında bu soru benle alakalı değil, sorunun esası şu, “şimdi ben yoga, meditasyon, sağlıklı holistik beslenme felana sararsam dünyadan mı koparım acaba?”
CİLVENAZ
En çok karşılaştığım sorulardan biri de “sen nasıl bir hayat yaşıyorsun?” Aslında bu soru benle alakalı değil, sorunun esası şu, “şimdi ben yoga, meditasyon, sağlıklı holistik beslenme felana sararsam dünyadan mı koparım acaba?”
Fantezi kurmaya gerek yok. Dünya sizin
eviniz, kimse de sizi buradan koparmaya çalışmıyor. Aksine, arifler dünyayla
aramızdaki kopuk ilişkiyi bağlamaya çalışıyorlar. Arabulucu misali.
Ben 10 senedir bu yolun yolcusuyum.
Daha nice seneler var önümde kim bilir...Tüm zamanlı bir işim var. Evliyim.
Eğlenceli vakit geçirmeye bakarım, arada bir ağlarım da elbet, kah sevinçten
kah hormonlarım inip çıktığından. Alışveriş yaparım, arkadaşlarımla geyik
çevirip boş muhabbetlere de katılırım, zaman zaman da gecelere akarım. Nefes,
yoga, meditasyon öğretirim. Tüm konuştuklarımı kendim de yaşamıma katmaya
bakarım. Sizin de nasıl bir hayatınız varsa öyle kalacak. Korkmayın.
Bu yol, içerdeki Tanrı’yı uyandırma
yolu... Ve içinizdeki Tanrı uyanmaya başladıkça, siz daha fazla zevk
alacaksınız yaşadığınız her andan. Hem bedeninizin, hem zihninizin, hem
ruhunuzun içinde daha fazla doyum ve uyum içinde yaşayacaksınız. Elma yerken,
müzik dinlerken, dostlarınızla hoşbeş ederken, Tanrı da sizinle, içinizdeki
tatlı huzurda varolacak. An be an. Gün be gün. Yaşam biraz daha anlam kazanacak
elbet.
Çağrı
(kocam, kendisi de tasavvufla
yakından ilgili) dün sevgili dostumuz Yeşim'in Halikarnas Radyo'daki
"Yaşamevi" adlı programına katıldı. Yeşim'in sorusu üzerine, Anadolu
erenlerinden İsmail Emre’nin sözünü aktardı, “Altın koltukta bile
oturabilirsin. Altın
koltuğu başının üstünde oturtmadıkça.”
Kendini ve kimliğini hiç sorgulamadan,
merak etmeden, sadece çalışmış, yemiş, içmiş ve ölmüş birine yaşamış denebilir
mi ki? İnsan kendisiyle arasında sağlam bir ilişki kurduğu zaman sevebilir ya
kendini.
Kendini
sevmekse, bütünsel sağlığın
ilk kuralı... Kendini olduğu gibi kabul edip seven bir insan kendiyle
barışık,
hayata aşık olur. Ben hayatın hep benimle cilveleştiğini düşünürüm. İyi
kötü
her şey hayatın bir cilvesi değil midir ki? Biz kendimizi ve hayatı
sevdiğimizi ama en önemlisi de acayip sevildiğimizi unuttukça
cilvelenmeyi de unutuyoruz.
En büyük hedefiniz, en yoğun hayaliniz aşk olsun. Aşk ve cilveyle dolu
bir yaşam, sizin olsun! Gerisi çorap söküğü gibi gelir.
Siz buna değmez misiniz?..
Kayınvalidemin kedisi (Büdük) biraz
hastalandı. Bayağı üzüldük. Büdük biraz iyileşince Biz de biraz kafa dağıtmak
için güneye yöneldik bu haftasonu. Bodrum'dan çıktık yola, kıyı kıyı Akyaka'yı
gezip, Selimiye'ye indik. Oradan da Dalyan.
Selimiye o kadar şirin, o kadar sakin
bir köy ki... Aklımızı oynattık. Güzelcecik bir otel bulup yerleştik. Son 10
yıldır gece burnumun tıkandığını hatırlamam ben. Tamam, ara sıra öksürür
tıksırırım ama burnum tıkanmaz... Bu gece tıkanacağı tuttu, uyuyamıyorum! Hadi
bakalım... Köy yerinde ne demeye tıkanırsın di mi! Çağrının (eşim) yanında hep
olur otrivin (en hazzetmedigim şey benim de! Iyk) Ama bir gece ocağına düştüm,
yok!
Saat gecenin bir buçuğu, biz iki
avanak, gökte cumburlop atan yıldızlar ve benim tıkalı burnum Selimiye Köyü'nde
eczane arıyoruz. Bütün canlılar uyuyor o saatte. Kediler, köpekler, deniz
canlıları bile... Kapatmak üzere olan bir kokoreççi -o da ayakta uyuyordu ya,
zaten tek bir tane olan eczaneyi tarif etti bize. Tabii ki kapalı!
Biraz ilerdeki bankta iki ayık insan
bulduk. Derdimizi anlatınca kadınlardan biri, "deniz suyu çek içine,
sinüslerini hemen açar" dedi. Allah razı olsun... Deniz suyunu içime çeke
çeke, burnumu öyle bir açtı ki, nefes alabilmeye başladım yine. Nasıl bir
şükrettim, size anlatamam. Nefes alabilmek ne kadar büyük lüks olabiliyor
bazen... Nasılsa bize bedava diye pek sallamıyoruz ama...
Sonra düşündüm o saatte, doğa bize her
devayı, çevrede bulmalık, bahçeye ekmelik veriyor aslında. Eczane gibi bahçeler
yaratabiliriz. Böylesine cömert şu toprağa biz ne haince davranıyoruz aslında... "Aaaa, ben çok
doğacıyım, her yıl su kadar ağaç dikerim, şu kadar hayvan beslerim"demeyin
hemen. Doğacı olmak iyi de, kendi doğamızla aramız nasıl ya? Kendi ritmlerimizi hiç dinlemeden bir
ömür tüketiyoruz. Bu beden de topraktan... Kin, sinir, hırs içinde bitiriyoruz
kendimizi ve sonra sağlıklı olmayı umuyoruz...
Sağlık demek sadece fiziksel olarak
bir yerinin aksamamasıysa eğer,
yıllarca idare edebiliyor bizi bu beden. Ama aynı zamanda neşeli, mutlu, coşku ve hayat dolu olmaksa,
coğumuz için bir hayli lüks bu hissayat. Arada uğrasalar da, çoğunu
çocukluğumuzda bıraktık, yalan mı ya? Oysa en doğal, en basit hakkımızken
sevinç, hakkımızı aramayı bıraktık.
Mesela şunlar, aslında en doğal
haklarımızken, çoğumuza lüks değil mi bugün :
Temiz hava solumak
Yıldızların altında uyumak
Orman bulup da saatlerce yürümek
Güneşin doğuşunu izlemek
Dereyi dinlemek
Dalından meyve yemek
Bahçede sebze yetiştirmek
Katkısız bi'şey yemek
Boş bir kafayla güne huzur içinde,
hevesle uyanmak
Velhasıl, ayurveda ve yoga kolkola
girip bizi tekrar doğamıza bağlayacak yol yordamı bulmuşlar... Şükür beni
kavuşturana! Sizinle de aklım döndüğünce bu hafta yogik ve ayurvedik başlıklar
paylaşacağım...
SELİMİYE
AKYAKA (GÖKOVA)
OYUNBAZIM OYUNBAZ
Bugün bana gelen ve sıkça başımıza gelen bir sorunsal:
“Neden pasta
çörek simit dondurma her çeşit karbonhidrata saldırmak istiyorum?!”
çörek simit dondurma her çeşit karbonhidrata saldırmak istiyorum?!”
Bir sürü sebebi olabilir pek tabii. En
temelleri,
- Yeterli
beslenmemek (protein, yeşiller, sebzeler, meyveler...)
- Mutluluk
hormonunuz yetersiz (nefes-yoga ve
meditasyonla yükselir-Art of Living!!)
- Enerjiniz
(yaşam enerjisi-prana) düşük (yeterli beslenme-su- uyku-spor-nefes ve
meditasyonla yükselir)
- Stresiniz
yüksek (Art of Living Workshoplarına katılın)
- Uykunuzu
yeterli almıyorsunuz
- Yeterli
egzersiz yapmıyorsunuz
- Hormonal
bir dengesizlik veya kan şekerinizle ilgili olabilir
- İnsülin
resistansı (hiperinsülinemia) olabilir
Çocukları sokağa oynamaya
saldığınızda, (bugünlerde bilgisayarın başında oynamaya salıyoruz çocukları ya,
hadi neyse) “kızıııım oğluuuum yemeğeee!!” diye gırtlağınıza kadar
haykırdığınızda size ne diyorlar? En azından ben öyle derdim, “10 dakika daha
anneeeee!”
Oyuna saran çocuk yemeği mi düşünür?
Oyun oynamayı sever misiniz? Oyun
gözünüz var mı? Günde kaç kahkaha patlatıyorsunuz? Kaç kere gülümsüyorsunuz
saydınız mı?
Ne zamandan beri oyun oynamadınız?
Hayat ne zaman bu kadar ciddi oldu?!
Oyun oynamaya tekrar başlamak isteyenler
burayaa!!
1 – Bir arkadaşınıza ihtiyacı olan
küçük birşeyi kocaman bir pakette gönderin. (Mandal, şekerlik her ne ise)
2- Hiç sevmediğiniz birinin
fotoğrafını bir karikatüriste verin. Karikatürünü yapsın siz de odanıza asın ya
da çantanıza koyun, gülüp gülüp durun.
3- Eve giderken kendinize bir su
tabancası alın!!
4- Arkadaşlarınız veya ailenizle
birlikte bu akşam Gangham Style koyup deli deli dansedin. İçinizden gelmese bile.
(Biraz sonra gelecek...)
5- Bu akşam evde herkesi seferber
ederek “kılık değiştirmece” oynayın.(Erkekleri dansöz, kızları erkek yapın
mesela) Sonra da fotoğraf çekin.
6- En moralsiz olduğunuz anda kendi
takımınız gol atmış gibi bağırın.
7- Bugün herşeye ama herşeye oyun
gözünüzle bakın. 5 yaşındasınız gibi. Muzurluk yapın. İş yerinde bile!
8- Birkaç arkadaş (veya aile
bireyleri) toplaşıp bir tiyatro oyunu hazırlayın. Sonra da seyirciler davet
edip ay sonunda oynayın.
9- Aynaya bakıp her gün sebepsiz yere
kahkahalar patlatın
10- Haftasonu arkadaşlarınızı toplayıp
saklambaç oynayın!
11- Kendinize 1 hafta sonrası için çok
heyecanlı bir plan yapın, birileri moralinizi bozarsa, 1 hafta boyunca o planı
düşünüp hiç ciddiye almayın.
12- Bir boyama kitabı ve boya
kalemleri alın!
Dolapta Her Daim Bulundurulası,
Vazgeçilemeyesi Gıdalar :
Nutella!! (ŞAKAAAA muhahahaha :D )
- SU
- Maş
Fasülyesi
- Her renk
mercimek
- Her
türlü fasülye (kuru, taze)
- Bakla
- Bal
(Bulabildiğiniz en Doğalından)
- Keten
Tohumu
- Zencefil
(hem taze, hem toz)
- Yulaf
(Ezmesi diye satılıyor)
- Ayçekirdeği
ve Kabak Çekirdeği
- Ceviz –
Badem – Fındık ve Fıstık 4’lüsü (Toplamda 10 tane yiyin. Faydalı dediysek de
abanın demedik.)
- Kuru
Kayısı (Siyah olan)
- Kuru
İncir
- Kaju
Fıstık (5-6 yeter)
- Avokado
(Olgun avokado + Tuz, Karabiber, 1-2 kaşık zeytinyağı, mmmmh nefis!)
- Pekmez
- Tahin
(Çok faydalı bir yağdır tahin)
- Kuşkonmaz
(Evet katılıyorum Türkiye’de çok pahalı!)
- Pancar
- Yarma
Buğdayı (Aşurelik)
- Quinoa
(Yeni geldi bize zannedersem ben yeni buldum ya da)
- Fesleğen,
Nane, Maydonoz, Dereotu, Otlar işte
- Baharatlar
: Karabiber, Zencefil, Zerdeçal, Muskat, Kişniş, Tarçın, Karanfil, Kimyon,
Hardal Tohumu, Kekik, Nane, Hint Safranı
Bütüüüüün sebze ve meyveler
özellikle Brokkoli. Çoğu kişinin brokkoli’den hoşlanmama sebebi nasıl pişirileceğini
tam kestiremediğinden. Buradan çeşit çeşit tarif bulabilirsiniz mesela:
http://lezzetler.com/brokoli-tarifleri.html
Ya da google’a yazın : “brokoli
tarifleri” ya da “vegetarian broccoli recipes”
Afiyet, Kahverengi Şeker, Zeytin Yağ,
Doğal Bal Olsun!
KAFAYI RAHATLATMAK VOL.4
(Bu yazıyı okumadan 1 ve 2 ve 3’ü
okuyun bence)
Ne yapacağız peki istemenin sonu yoksa?! Hiç
mutluluğu yakalayamadan ölecek miyiz hayallerin peşinde koşa koşa? Nasıl
başedeceğiz bu kafayla? Olumlu düşün deyince olumlu mu düşünebiliyoruz sanki?
İstemiycem istemiycem deyince son mu bulacak bu arzular? Yoooo...
Herşey bunu anlamakla başlıyor dememiş mi Buddha?
“Arzu, ızdıraba yol açmaz, ızdırabın ta kendisidir.”
Gözlemlemek. Evet. Gözlemlemek. “Kafamda hangi
tilkiler dolaşıyor?!” Bunu gözlemlemek. Bir başladınız mı gözlemlemeye
maazallah şaşar kalırsınız. “Ana! Bu kim!?” dersiniz. Çünkü zihniniz sizden
bağımsız o kadar çok şey düşünüyor ki...Farkedenlerin ağzı açık kalıyor
zihninin çılgınlıklarına.
İşte bu aşamada devreye giriyor meditasyon.
Zihninin çılgınlıklarına şahit olmak meditasyon.
Oturup da kafadan geçen milyon tilkiyi dinlemek,
gözlemek, sabırla hayret etmek zor olduğu için, arifler oturmuşlar, yolunu
yordamını bulup insanoğluna sunmuşlar, buyrun yöntem öğrenin, delirmiş zihninizin biraz olsun sesini kısın diye.
Farkında mısınız bilmem ama, bi durmuyoruz. Hep
bir hareket, hep bir aktivite, hep bir atraksiyon. Bir dakika kendi kendimize
sessizlik içinde kaldık mı ya telefonumuza saldırıyoruz ya da ayaklanıp
kıpraşmaya bir ikirciklenmeye başlıyoruz. Ne mutlu 5-10 dakika sükunet içinde
oturabilene!
Huzur Maldivler’de bulunur mu sanıyorsunuz?
Şimdiki zihninizle bir Maldivlere gidin hele, birkaç ay kalın. Kafa gene aynı
kafa, boşalmadıktan sonra ha Maldivler ha Mecidiyeköy! Esas olan kafanın içini
Maldivlere çevirmek, muazzam huzur orda. İşte onu da ancak meditasyon
yapabilir.
Bu fikir içinizi kıpır kıpır yaptıysa, yakında bir
meditasyon kursu var.
artoflivingtr@gmail.com’dan
program tarihlerini ve detaylarını öğrenebilirsiniz. :)
KAFAYI RAHATLATMAK VOL.3
(Bu yazıyı okumadan 1 ve 2’yi okuyun
bence)
Şimdi siz merak edersiniz, sen sağlıklı da mutlu
da enerjik misin diye. Öyleyim
tabi tanıyanlar bilir. Arada aksim de tutar elbet, tutmaz değil ama çoğunlukla
mutlu olup mutlu etmeye odaklı yaşamayı adet edindim son yıllarda. Önce biraz
disiplin gerekti. Hormonlarım beni basıverince şimdi daha kolay “höt!”
diyebiliyorum. Yine basıyorlar, hayat bu, basmazlar mı, ama çabuk geçiyor artık
eskisi değil çok şükür.
Önceden de dışarıya neşeliydim ama gamlı baykuş
gibi içime atardım. Şimdi içime de atmıyorum artık, sinir sistemimin de bir
güzel boşalıp temizlendiğini hissediyorum. Siz de nefesle, yogayla, meditasyonla, kendinizi daha iyi
tanıyarak zaman içinde temiz paklanabilirsiniz. “Aman temiz pakım ben istemez”
diyorsanız ne ala. Şanslısınız.
Beni 10 sene önce Art of Living kıtlamaya başladı.
Kıtlandıkça hoşuma gitti, ay ne güzelmiş dedim, devam ettim. 3 sene önce de
“sen vakfı Türkiye’de temsil et”, dediler. Olur dedim. Onu da anlatacağım
elbet..
Mutluluk benim de bir sabah öylece kapıma gelmedi
ekmek gasteyle beraber. Savaştım mutluluğu tam yakalamak için. Tam
“yakaladım!” dedim, kovalamayı
bıraktığım zamandaymış meğer mutluluk... Kendi zihnimle, kendimle savaştım.
Savaşmaya da devam ediyorum elbet, bir iki meditasyonla bitmiyor iş. Uzuun ince
bir yol bu. Bir dağ aşarsın, bir dağ daha gelir. Egonun dağlarını aştıkça
coşar, külahını önüne aldıkça kendinden yananları gömersin. Bitmez yollar...İyi
ki de bitmezler... Yollar da zevkli, öyle değil mi ya?
En doğal hakkımız mutlu olmak ama günümüzde stres
o kadar çok ki, bir sarıyor geçmiş pişmanlıklar, gelecek kaygıları, yandım
Allah! Kafamız bir rahat durmuyor, bir bırakmıyor ki yakamızı! Öyle değil mi
ya?! Parası olanımızın zamanı yok, zamanı olanın parası. Karısı/kocası olana
daral geliyor, olmayan yalnızlıklarda. İşini seven eşini sevmez, eşini seven
çocuğundan müzdarip. Hayat bir tamtakır gelmiyor ya avuçlarımızın içine! Ara
ara herşey tam oldu dedik mi bu sefer yeni yeni yeni arzular kabarıyor
içimizden! Paralandık mı ünlü olmak istiyoruz, ünlendik mi koltuğu kaptırmamak.
Yok ki bu istemenin sonu!
Önce bunu anlamamız lazım...Yok bu istemenin sonu.
Sağlıklı, mutlu ve enerjik bir hayata kavuşmanın
ilk adımı sağlıklı, mutlu ve enerjik bir hayata kavuşmaya karar vermek.
"Evrene gönder oluuuur"larla yürümüyor işler. Biraz evren, biraz sen.
Her şeyin bir bedeli var. İlerde hastane masraflarından kısmak için bugünden
bedel ödemek gerek. Kendini sigortalamak gibi.
Kendi hayatının, mutluluğunun sorumluluğunu alan
insan güçlü olur hem. Kendi sıkıntıları ve olumsuz duyguları yüzünden
başkalarını suçlamaz, başkalarına yük olmaz.
Yeni bir hayat için aşağıdaki noktalar her
yılbaşında “yeni yıl kararları” olarak heyecanla çiziktirilir, sonra
vazgeçilir, unutulur. Eğer siz de son birkaç senedir ya da senelerdir yazıp
çizip vazgeçenlerdenseniz, değişiminize ivme katmak için kendinize bir yaşam
koçu edinin. Daha ne kadar bu böyle devam edecek, aaaa! Sonra rayınıza girince
kendi kendinize devam edersiniz. Yaşam koçları size danışmanlık yapmaz, tavsiye
filan verip sizi kendine benzetmeye çalışmaz. “Ay evet, teyzemin kızı da aynı
durumda, ne yazık!” geyikleri çekmez. Sizi yargılamadan dinler ve yaşamınızdaki
gelişmelerde sizi poponuzdan ittirir.
Ben size sağlıklı ve mutlu bir hayata giden en
önemli noktalardan bir kaçını yazayım. Bu noktalar uzuuuun uzuuun açılıp
saçılır, ne bileyim mesela spor yapılacak da, spor salonuna üye olunacak da,
haftada 3 gidilecek de falan filan ama ben kısaca özet geçeceğim şimdi.
Uzatmanın sonu yok. Noktaları derinleştirmeyi yaşam koçunuzla ya da kendi
kendinize yaparsınız.
* Spor yapılacak. (Hergün en az 30 dakika yürüyüş,
haftada min 3 kere kardio)
* Sebze ağırlıklı beslenilecek.
* Ivır zıvıra kafa takılmayacak. (Vesvese hem
hasta eder hem yaşlandırır)
* Bolca gülünecek. (Gülmek yüz kaslarına çok iyi
gelir. Somurtkan insanı kimse sevmez hem)
* Hobilere sağlam vakit ayrılacak.
* Sevdiğin iş yapılacak veya hali hazırdaki işini
sevmeye bakacaksın. Nefretle yapılan işten hayır gelmez zaten.
* Yoga, nefes ve meditasyon iyi bir kaynaktan
öğrenilecek, yaşam biçimi haline getirilecek. Meditasyon yapmıyorsanız,
zihninizin çöplüğünde yaşıyorsunuz. Alınıp darılmayın hiç. Zihninizi
boşaltmıyorsanız dolar dolar dolar... Çöp gibi aynı. Bu konuda yarın yazacağım.
* Bolca şükredilecek. Güne “Ohhh çok şükür!” diye
başlanacak. Ne istediyseniz çoğu şey oldu hayatta, olmadı mı? Olmaya da devam edecek.
Bir rahatlayıverin ya, bu durun, şükretmeye vakit ayırın.
* Bi kere stres Allah’ın emri. Stressiz hayat
olmaz. Stresle başa çıkmayı öğrendiğiniz bir hayat olabilir. Ben size stresi de
başa çıkmanın yollarını da sevgili üstadımdan öğrendiğim kadarıyla klavyem
döndüğünce anlatacağım.
Pirinç Sütlü Muhallebi :
Muhallebiyi pirinç sütü ve kahverengi şekerle
yaptınız mı mmmmm...çok lezzetli oluyor. Kahvaltıda tatlı sevenler,
muhallebinin altına biraz yulaf, kaju fıstık ve çilek (veya sevdiğiniz bir meyve)
yerleştirerek kahvaltıda da afiyetle yiyebilirsiniz. Hatta ılık ılık sabah
sabah bile yapabilirsiniz. J
(Sadece tatlı olarak yemek istiyorsanız, kaselerin
altına şeftali, vişne, çilek ya da sevdiğiniz bir mevsim meyvesini yerleştirmek
de iyi fikir.)
İşte tarif;
Güzel bir muhallebi tarifi bulun, süt yerine
pirinç sütü, şeker yerine de kahverengi şeker koyun. J
Ben muhallebimin üstüne tarçın serpiştirmeyi de
severim.
KAFAYI RAHATLATMAK VOL. 1
Kafayı rahatlatmak için her şeyden
önce adam gibi beslenmek çok önemli. Adam gibi beslenmek ne demek onu da
anlatacağım ama önce yediklerinizin neden moralman sizi etkilediği konusunda
konusunda sizi tatmin etmem gerek. Nasıl oluyor bu iş, şöyle anlatayım. Siz
gidip öğle yemeğinde bir yarım ekmek döneri gümletin, yanında da ayran. Bütün öğleden
sonrayı uyuyarak geçirir misiniiiz geçirmez misiniiiz? Ya da gün boyu hiç bir şey
yemeyin, aptallaşmaz mısınız? “Beni zihinsel olarak etkilemiyor yediklerim”
deseniz de, etkiliyor işte. Farkında olmayabilirsiniz. Her gün15 bardak çay
deviriyorsanız eğer zihinsel aktivitenizde bir fark yaratmaz tabii. Her gün aynı
tasa, telaş, vesvese nasıl olsa. Bir hafta bakın, çayı 3’e düşürün de bir bakın,
olumsuz düşünceleriniz de yavaştan terk-i diyar ederler.
Ayurveda ve yoga yiyecekleri
3 gruba ayırır. (Bunları aslında en iyi annemin kitabında bulursunuz, çıksın
hele. Ben kısaca bir ön bilgi veriyorum.)
Sattva, rajas ve tamas.
Sattva saf demek. Yani ye, iç mis, Son derece sağlıklı, yan etkisiz, vücudunuzu
da zihninizi de korur. Misal : Taze sebze, meyve, tahıl, bakliyat, kuruyemişler,
bal, zencefil, azar azar ghee (tarifi yukarda işte)
Etrafta da var satvik
enerji, doğaya sok kendini, ohhh tertemiz, bol oksijen. Satva.
Satvanız bolsa, enerji,
yaratıcılık, neşe gelir.
Tamas uyutur. Miskin,
paspal, uykulu...Garfield tamasın bedenlenmiş hali mesela. Kebapları indir, yağlı
yağlı sonra da yat uyu.
Bol sigara içilen mekanlara
girin, bassın sizi, işte o tamas. Tamasınız çok fazlaysa, uyuşuk, uykulu
olursunuz.
Rajas da dssss bop bop
dssss...Hareket ama huzursuz bir hareketlilik. Kahve, çay, abur cubur sizi
rajasa sokuverir hemen. Diskotekler, bol gürültü, trafik bol rajas. Rajasınız
gereğinden çoksa, endişeleriniz, korkularınız, öfkeniz bol olur.
Sadece satvik ye satvik yaşa
da olmaz tabii. Bu sefer de çok can sıkıcı. Hepsinden biraz biraz lazım. Ama
bunları bilelim, öğrenelim, ister uygulayalım ister uygulamayalım. Benim görevim
paylaşmak.
Satvanız bol olsun! :)
Aa bu arada, isteğiniz üzerine
“Mutlu Mutfak”tan ve bazı favori yemeklerimden seçmeler katıyorum aşağıya,
katmaya da devam edeceğim ara ara. Bence yemek yapmanın temellerini bildikten sonra,
mutfakta yaratıcılık en zevklisi.
Bir de bir kaç öneri;
* Beyaz un yemeseniz de olur. Biliyorum ülkemizde
bu biraz imkansız, her yer ekmek, çörek börek dolu. Yine de siz olabildiğinizce
radikal olun!
* Beyaz şeker yerine pekmez, esmer şeker ya da
bal kullanın.
* Keten tohumu, spiriluna, ay çekirdeği/kabak çekirdeğini
diyetinize ekleyin.
Bir kere, ghee yapmayı
bilmelisiniz!
GHEE (Arıtılmış Tereyağı –
Saf Yağ):
Bağırsak sağlığı, kırışıklık
ve gözaltı torbaları için çok iyidir. Antioksidandır.
500gr terayağı orta ateşte
kaynatın (20 dakika kadar) üstünde biriken köpüğü kaşıkla alın. Tülbentten geçirin.
Benim en sevdiğim
yemeklerden biri kitchari. Protein-karbonhidrat ayarı tam bir Hint yemeği.
2 bardak kırmızı mercimek
1 bardak pirinç
Yaklaşık 5-6 bardak su
Orta ateşte pirinçle mercimeği
birarada pişirin. (Yaklaşık 20-30 dakika)
2 kaşık tereyağda (ghee) şu
baharatları eritip, haşlanmış karışımın içine döküverin :
1 çay kaşığı kimyon
1 çay kaşığı hardal tohumu
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı hint safranı
½ çay kaşığı toz zencefil
½ çay kaşığı kişniş
½ çay kaşığı karabiber
(Tabaklara servis yaparken üstüne
frenk maydonozunu minik minik doğranmış şekilde eklemek muhteşem oluyor!!)
Enerji Veren Meyve-Sebze
Suları
(Sabah kahvaltıyı
sevmiyorsanız, bir bardak hüpletebilirsiniz!)
4 Havuç, 1 Elma, 1 Kivi, 1
avuç maydonoz (ödemi atmaya da yardım eder) –A,C,E,B vitamini, potasyumi -
antioksidan
6 ıspanak yaprağı, 3 havuç,
1 elma, 1 orta pancar (Potasyum, C,B vitamini, karoten – konsantrasyonu arttırır,
hafızayı güçlendirir. )
12 üzüm, 4 armut, 2 elma, 2
dilim ananas (B, C vitamini, kalsiyum, potasyum – enerji verir.)
Sabah: 4 Portakal – bir avuç
nane
* * *
Herkese merhaba,
Zamanında kilolarca kilo alıp,
kilolarca kilo veren, fit ve aynı zamanda da sağlıklı olmanın sırlarını bulmak
için şu ana kadarki hayatı boyunca kafayı kırmış biri olarak şunu keşfettim ki,
bu işin tek ve son derece aşikar bir tek sırrı var : Az yemek ve düzenli
hareket etmek. Hayal kırıklığına uğratmak istemem ama bu böyle.
Az yiyin dediysek de
anoreksik olun demedik. Ben denedim o da bir işe yaramıyor. Onu da bir ara
anlatırım. Her öğün 2 avuç içi kadar.
Önce, putları kırmak lazım.
“Ay ne yersem yarıyor, hiç
kilo veremiyorum”lar züğürt tesellileri. Hormonal problemlerden bahsetmiyorum.
Ama check-up’larını düzenli yaptıran ve herhangi bir kimyasal engeli olmayanlar
için. Yaş da engel değil. Evet belki kilo vermek yavaşlıyor ama sona ermiyor.
Tek bir engel varsa o da disiplin. Kabul edelim. Disiplin bu işin tek engeli. “Ay
ben sınırlanmaktan, disipline girmekten hiç hoşlanmam” diyorsanız, bence yazdıklarımın
devamını hiç okumayın.
Bir kere bence vejetaryen
beslenin. İnsan vücudunun en rahatlıkla kabul ettiği yiyecekler sebze, meyve,
kuruyemiş, tahıl ve bakliyatlar. Kolaycacık hazmediyorsunuz.
“Ammaaan! Ya protein, B12,
Omega 3!!” diye bağırmayın hemen. Bir kere o kadar çok proteine ihtiyacınız
yok, hem sebzelerde de protein var. Açın bakın. Brokoli, mercimek, nohut,
bakla, fasülye, marulda bile protein var. B12 süt ve süt ürünlerinde, Omega3
ceviz, ketentohumu ve semizotunda var. Hem artık doktorlar da kırmızı eti azalt
diyorlar.
“Aaaa vejeteryan felan
olamam beeen!” diyorsanız dünyanın sonu da değil, yiyin etinizi o zaman ne
yapalım. Herkesin sevdiği yiyecekler farklı. Ne yemeyi seviyorsanız yiyin ama
abartmadan yiyin. Yerken, dünyadaki nice aç insanı da düşünün. Tabii bir de kalp,
damar tıkanıklığı, mide yanmaları filan olabilir ilerde Allah muhafaza…
Vejeteryan yemek demek her gün
meze, pilav, makarna ve söğüş salata yemek değil. Kolaycacık yapılıveren bir sürü
yemekler var. O dünya zaten ooooof ooofff, deniz derya hiç korkmayın. Ben size
bir sürü sağlıklı alternatif yiyecek tarifi de yazarım. Yapın yapın afiyetle
yiyin diye. Daha önce mis gibi kitaplar yazmış olanlar da var. En
sevdiklerimden biri sevgili arkadaşım Mina’nın beni tanıştırdığı Sarah Kramer’dir.
Sonra Ayurvedik kitaplar var, “En Lezzetli Vejetaryen Yemekleri” isimli turuncu
koca kitap benim kutsal kitaplarımdan biri.
Harekete geçmek konusunda
ise bir sürü seçeneğiniz var. Havada, karada, toprakta, suda, su altında, beş
elementin hepsinde spor yapabilirsiniz. Yine de ateşe fazla bulaşmayın derim.
Bir kere hareketsiz insan uyuşuk olur. Uyuş uyuş bir hayat mı istiyorsunuz
yoksa “Haydi hoppa! Koşalım coşalım” bir hayat mı? Sizden kimse ADHD olmanızı
beklemiyor. Fakat günümüz şartlarının buyurduğu üzere koltuk patatesi de
olmamak çok önemli.
Her gün 40-45 dakika
yürüseniz bile olur. Yine de kalbiniz için bir miktar kardio da lazım. Evde
birkaç ip atlasanız olur mesela. Holla hoop çevirin ya da. Kaydıraktan kayın,
basket oynayın. Pinpon, tenis, jogging, pisklet, paten… Bu kadar spor arasından
hiçbirini beğenemiyorsanız, niyetiniz yok sizin. Eğer birşeyleri değiştirmek
istiyorsanız maalesef sizi konfor dışına çıkarmak zorundayız. Sonra siz de
seveceksiniz. Daha çok mutluluk hormonu salgılarsınız hareket edince hem.
Oturun yemeyi sevdiğiniz
yiyeceklerin listesini yapın. Sağlıklı ve mutlu yaşamayı yaşam biçiminiz haline
getirin. Hepsi pasta pustaysa daha düşük kalorili alternatif tarifler buluruz.
Bu konuda araştırmacı kişiliğim size yardımcı olabilir. “Ay yok ben tek başıma
yapamam ama çok istiyorum” diyorsanız, koçluk sandalyeme oturabilirsiniz.
Birşeyleri değiştirmek için size iyice acı vermesini beklemeniz gerekmez her
zaman.
Yemeye ve harekete kafa
patlattıktan sonra bir sonraki yazımda da biraz kafayı rahatlatmaktan
bahsedeceğim. Varsa istediğiniz (sağlıklı yaşam kapsamında) değişik konular,
başlıkları bana gönderin, paylaşalım.
info@arzuozev.com
Sevgiler!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder