30 Ekim 2012 Salı

Ket



Çoğu zaman kendimize tam inancımız olmadığından ya da korkularımızdan ötürü bütün iştahımızla gireşemeyiz hayallerimize, gerçekleştirmek istediklerimize... Kendi kendimize ket vururuz biz en çok. İşe girişenler bilir, bir kalktı mı insanın üstünden  kendine inançsızlığı, bütün evren deli gibi arkasından iter.

Biri "nasılsın?" diye sorduğunda genellikle mevsim normallerini iletmez miyiz? : "İyi, sen? "Bu "iyi", aslında hayat dolu bir iyi değil de, daha çok “normal” demek değil mi ya? “Alışılmışın dışında, olumsuz bir durum yok” demek işte basbayağı. Sizin için öyle değilse, ne mutlu size!!

Kendi kendinize gerçekten nasıl olduğunuzu sordunuz mu hiç? Kalbi mi kırılmış? Hayallerini gerçekleştirememiş mi? Kendinden mi şikayetçi? Canı mı sıkkın? Mutlu mu, yoksa kanaatkar mı? Çılgınlıktan nasibini almış mı, yakınına bile yaklaşmamış mı?

Gerçekten nasılsınız? Hayat dolu, rengarenk mi? Soluk ve gergin mi? Dünyaya geliş amacınıza uygun mu yaşıyorsunuz yoksa bir anlam ifade etmiyor mu size yaşadığınız hayat? Herkesin size diktiği hayatı mı yaşamayı seçtiniz, kendi üstünüze yakışanı mı? Belki de hiç sormadınız bu soruları kendinize...Belki hergün yeniden soruyorsunuz...Ve sorup sorup yeniden doğuyorsunuz...

"Nasılsın?" sorusuna cevabınızın, “çok iyi"yle, "muhteşem!" arasında gidip gelmesini istemez misiniz?  Mümkün değil değil, bal gibi mümkün işte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder