Çoğu zaman kendimize tam inancımız
olmadığından ya da korkularımızdan ötürü bütün iştahımızla gireşemeyiz hayallerimize, gerçekleştirmek istediklerimize... Kendi kendimize ket vururuz biz en çok. İşe
girişenler bilir, bir kalktı mı insanın üstünden kendine inançsızlığı, bütün evren deli gibi arkasından iter.
Biri "nasılsın?" diye
sorduğunda genellikle mevsim normallerini iletmez miyiz? : "İyi, sen?
"Bu "iyi", aslında hayat dolu bir iyi değil de, daha çok
“normal” demek değil mi ya? “Alışılmışın dışında, olumsuz bir durum yok” demek
işte basbayağı. Sizin için öyle değilse, ne mutlu size!!
Kendi kendinize gerçekten nasıl
olduğunuzu sordunuz mu hiç? Kalbi mi kırılmış? Hayallerini gerçekleştirememiş
mi? Kendinden mi şikayetçi? Canı mı sıkkın? Mutlu mu, yoksa kanaatkar mı?
Çılgınlıktan nasibini almış mı, yakınına bile yaklaşmamış mı?
Gerçekten nasılsınız? Hayat dolu,
rengarenk mi? Soluk ve gergin mi? Dünyaya geliş amacınıza uygun mu yaşıyorsunuz
yoksa bir anlam ifade etmiyor mu size yaşadığınız hayat? Herkesin size diktiği hayatı mı
yaşamayı seçtiniz, kendi üstünüze yakışanı mı? Belki de hiç sormadınız bu
soruları kendinize...Belki hergün yeniden soruyorsunuz...Ve sorup sorup yeniden
doğuyorsunuz...
"Nasılsın?" sorusuna
cevabınızın, “çok iyi"yle, "muhteşem!" arasında gidip gelmesini
istemez misiniz? Mümkün değil
değil, bal gibi mümkün işte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder