Geçen gün Çağrı’ların (eşim) bir aile dostuyla oturduk,
sohbet ediyoruz. Nuri Abi, kendisi
avukat. İlk defa Nuri abiyle, bundan 5 sene önce, Etiler’de Çağrı’nın
ofisinde tanışmıştım. O zamanlar bana mesleğimi ve neler yaptığımı sormuştu.
Ben de uluslararası bir vakfın Türkiye temsilciliğini yaptığımı söylemiştim.
Genellikle, ilgi gösterildiği zaman şakımaya başlarım ben. Yoksa, yaptığım işle
ilgili nadirdir konuştuğum. “Hangi vakıf bu?” demişti. Ben de “Art of Living,
Yaşama Sanatı Vakfı, Birleşmiş Milletler’in danışmanlık statüsünde büyük bir
STK demiştim. “Neler yapıyorsunuz peki? diye sormaya devam etmişti ve benim
dilimin düğümünü çözmüştü, şimdi hatırlıyorum. “Nefes, yoga ve stres yönetimi
üzerine çalışmalarımız var. Gönüllü bazlı bir kuruluş. Bütünsel sağlığı
korumak, bağışıklık sistemini güçlendirmek, daha mutlu ve neşeli bir hayatı
benimsemek, olumsuz duygu ve düşüncelerle başa çıkabilmek üzerine pek çok
atölyelerimiz var.”
O’nun bu ilgisi o zaman da çok hoşuma gitmişti. Çoğu kişi
böyle detaylı sormaz ne iş yaptığımı. Konuya yabancıysa, öyle kalmayı yeğler,
aşinaysa da nasıl olsa bildiğini düşünür, sormaz. Gazeteci dostlarım hariç, pek
enderdir böyle detaylı soran. Yaptığım işi anlatmak, daha doğrusu paylaşmak, en
çok sevdiğim konu başlıklarından biri. İlgilenilmeyince konuşmamamın sebebi,
birşey gazlıyor gibi görünmek istememem. Yoksa o kadar çok istiyorum ki, herkes kendi zihninin yolunu yordamını öğrensin,
sevinç ve huzur dolsun…
Bu seferki karşılaşmamızda da Nuri abi neler yaptığımı
sordu. Ben de, aslında ne kadar alakadar olduğunu unutmuşluğumla, üstünkörü
“gayet iyi gidiyor, çok şükür” diye yanıtladım gülümseyerek ve samimiyetle.
“Ee, hala kurslara devam mı? Keyif alıyor musun?” diye sordu. Biraz şaşırdım,
biraz da heyecanlandım. “Tabii, devam, yoga, nefes, meditasyon programları, hem
de çok keyif alıyorum, nasıl almam?! Katılımcılar büyük bir neşeyle
ayrılıyorlar. Hatta şimdi firmalarda öğle arası yoga ve meditasyon
yaptırıyorum. Yurtdışında çok yaygın bu, pek çok firma çalışanlarına yoga ve
meditasyon yaptırıyor. Verimi, odaklılığı, enerjiyi son derece arttırıyor. Sonra "Mutlu Mutfak" adında sağlıklı beslenme atölyeleri düzenliyorum. Bir
de teke tek seanslar (yaşam koçluğu) yapıyorum.” “Aaa, ne kadar güzel! Yaşam
koçluğunu da duydum”, dedi “nasıl oluyor yani şimdi?” ve sohbetimiz başladı…
- Yaşam
koçluğu danışmanlık gibi değil. Biz soruları soruyoruz sadece…
- Ama
şimdi, ben sana geliyorum, belli de bir para ödüyorum. E senin bana bir
danışmanlık vermen, beni rahatlatman, sorularıma yanıt bulmamı sağlaman
gerekmiyor mu?
- Dikkat
edin, arkadaş sohbetlerinde hep size kendi deneyimlerinden tavsiyeler verirler.
Hep yanlı ve yargılı dinler, size ne yapmanız gerektiğini söyler, neyi yapıp
yapamayacağınıza onlar karar verirler. Oysa yaşam koçunuz sizi yargısızca
dinler ve neyi nasıl yapmanız gerektiğiyle ilgili tavsiye vermek yerine, size
öyle sorular sorar ki, cevapları kendiniz, içinizde bulursunuz. Ve dönüşümsel
bir sürece girersiniz.
- Peki
hangi yaştan gelen oluyor en çok?
- Valla
her yaştan var… Bu işin öneminin farkında olan herkes geliyor.
- Sen
en çok hangisinden keyif alıyorsun? Grup çalışmaları mı bireysel seanslar mı?
- Valla
her kursun tadı farklı..Hepsi çok güzel. Zaten bana sorarsanız Art of Living 1.
Bölüm programını tamamlamak ve Sudarshan Kriya nefes tekniğini öğrenmek en
büyük öncelik. Bu 16 saatlik kurstan herkes neşe ve coşku dolarak, unuttukları
pek çok şeyi hatırlamış şekilde ayrılıyorlar. Art of Living’in Yoga kursundan
sonra yumoşla yıkanmış gibi huzur dolmuş, meditasyona inisiye olduktan sonra da
odaklı ve güçlenmiş oluyorlar. İşin en güzel kısmı da, evde uygulayabilecekleri
şekilde teknikleri öğreniyorlar. Bu teknikler bağışıklık sistemini destekliyor
ve sağlık üstünde pekçok faydaları var.
Koçluk seanslarından ise neye ihtiyaçları varsa o konuda
netleşmiş ve cevaplarını bulup, atacakları adımları belirlemiş olarak
çıkıyorlar. Bence herkesin bir yaşam koçuna veya karşısında ona ayna tutan, onu
hükümsüzce dinleyen birine ihtiyacı var. Böyle biri, tüm kafa karışıklığını
netleştirebilir ve onu özgür kılabilir. Bizi alıkoyan döngülerden kurtuldukça
özgürleşmeye ve ilerlemeye başlıyoruz…
- Peki
sen berbat bir gün geçirdin diyelim, trafikte kaldın, canın sıkkın. O mahkeme
duvarı gibi suratla nasıl insanları rahatlatıyorsun? Benim başıma geliyor da
ondan soruyorum.
- (Gülüyorum)
Bana çoğu zaman “nasılsın?” diye sorduklarında, cevabım “mesleğim gereği iyi
olmak, benim sorumluluğum” oluyor. Herşeyin bir bedeli var. Ödemeye razı
olursanız, istediğiniz çoğu şeye ulaşabilirsiniz. Ben her sabah “iyilik halim”
için saaat 6.30’da kalkıyorum. 1 saat yogamı yapıyorum, güneşi selamlıyorum.
Yaşadığım hayat, aldığım her nefes için şükrediyorum. Sonra 1 saat nefes egzersizlerimi ve meditasyonumu
yapıyorum. Yani öğrettiğim her şeyi kelimesi kelimesine uyguluyorum.
Özbilgisiyle haşır neşir oluyorum. Düzenli masaja gidiyorum ve spor yapıyorum,
bol su içiyorum, sağlıklı besleniyorum. Akşam yine yoga ve meditasyonumu
yapıyorum. Yatmadan önce kendimi gözden geçiriyorum, düzeltmem&geliştirmem gereken yönlerimi farkediyorum. Zaten ben size birşey söyleyeyim mi, bunları yaptın mı, iyilik hali kaçınılmaz zaten...
Sen çok yaşa Nuri Abi! Bana resmen terapi uyguladı.
Anlattıkça rahatladım sanki...
Çok keyif aldım, çok!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder