Her koşulda mutluluğu yazacağım bugün. Mesela bir pazartesi sabahı...İşinden memnun değilsen, hadi gel de mutlu ol!
Aslında pek çoğumuz mutlu hissetmiyoruz kendimizi. "İyiyim"ler hep "kötü değilim", "normal olmayan birşey yok" anlamında. Yoksa, "kendimi harika hissediyorum; hergün, günün bana yapacağı güzel sürprizlere uyanıyorum; kendimi müthiş zinde, sağlıklı ve enerjik hissediyorum. Hep içimden şarkı söylemek geliyor ve yaşadığım her ana şükrediyorum," anlamında bir "iyiyim" değil bizimki...
Bunun sebebi bana sorarsanız, mutluluğun yerini bize yanlış tarif ettiklerinden. Hep objelerin geçici heyecanlarına kapılarak mutlu olacağımızı sandık ve sanmaya devam ediyoruz. Şık bir araba, Etiler'de bir ev, lüks restaurantlarda yemekler, zengin bir eş, pahalı mücevherler...
Ya da, iş/kariyer tatmini, iş büyütme... Öyle olsaydı, çok değerli Metin Bobaroğlu'nun her zaman dediği
gibi; sınırsız bir malvarlığına, asla kaybetmeyecekleri bir üne, şan ve
şöhrete sahip olan İngiliz kraliyet ailesinin tüm bireyleri şen şakrak
karakterler olurlardı...
"Ha gayret şu da geçsin de, mutluluk o kapının arkasında işte..." Ve o geçecek olan liste uzaaar durur... "Çocuk okula girsin de, yok işler bir toplansın da, eşimin ameliyatını da atlatalım da..." Hep peşinden koşulan ve asla varılabileceğine inanılmayan bir vadide "sonsuz mutluluk"... Anlık, ağzımıza bal çalıp kaçan ve bizi sonsuz varlığının oralarda bir yerde olduğuna inandıran... Koşullar düzelmedikçe yakalanmaz bu mutluluk...
Evet, zihnin koşulları düzelmedikçe yakalanmaz. Mutluluğa kavuşmak istiyorsak, buna karar vermek zorundayız. "Ben mutlu bir birey olmaya karar veriyorum." Ondan sonrası iplik söküğü gibi gelir!!
- Tüm şikayetlerinizi çöpe atın ve çözümler üretmeye başlayın. Tek başınıza üretemiyorsanız, yardım alın.
- Sri Sri Ravi Shankar "meditation is the commitment to be happy" diyor. Meditasyon yapın. Meditasyon, kendinizle ilgili pekçok şeyi farketmenize ve kolayca değiştirebilmenize ayna tutar.
- Sağlıklı kalmaya bakın. Zihin, beden ve ruh sağlığınızı koruyun. (Yoga&Ayurveda 101)
- "Tuesdays with Morrie" Mitch Albom'un, hastalığıyla başa çıkarken, mutluluğundan ve verimliliğinden ödün vermemeye bakan Morrie'nin (gerçek) hikayesi üstüne yazdığı kitap. Okumanızı ya da filmini izlemenizi öneririm.
- Filmlerde küllerinden doğan karakterleri hayranlıkla izliyoruz. Başımızdaki her "bela" bizi küllerimizden doğurmak için. Bu noktayı çoğunlukla atlıyoruz.
- Yaşamak için bir amacınız var mı? Hedefleri insanı dinç tutar. Duygusallaşıp, işler yolunda gitmediği zaman kolay kolay vazgeçmez. Yıkılmaz. Kendinize hedef(ler) belirleyin. Onlara doğru koşun.
- Yılda kaç kere konfor alanınızı kendi arzunuzla terk ediyorsunuz? Konfor alanı demek sınır demek. Sınırlarınızın dışına çıkıp kendinize meydan okuyor musunuz? İnsan, konfor alanının dışına çıktıkça, sınırlarını aştıkça mutlu olan bir varlık. Hep aynı güne uyanmak insanı depresyona sokar...
- İşe yarıyor musunuz? Bir gün içinde kaç kişiye faydanız dokunuyor? Kendinize faydanız var mı herşeyden önce?
- Hırs, kin, nefret, kıskançlık duygularından arınmaya odaklanın. Bu duygular sizden başkasını hasta etmez.
- Ne için şükran dolusunuz? Hiç listesini yaptınız mı? Yoksa hep talep mi ettiniz hayattan?
- Gandhi kendi koşullarında mutluymuş mesela. Amélie filmini izlediniz mi? Sıkıcı ve gayet sıradan görünen hayatının içinde ne kadar oyunbaz ve mutlu... Mutluluk varılacak bir nokta değil, bir zihin durumu.
- Sonsuz mutluluk, her koşulda kendine mutluluk payı çıkarabilen, net, saf ve berrak bir zihne sahip oldukça yakalanıyor. Bu da erenlere göre; kendini yaradan'la birleştirme yolunda yürürken, varlığın kutsal bilgisini içine çektikçe, aşkın acziyeti önünde egonun kara duvarları yıkıldıkça, yavaş yavaş üstüne siniyor insanın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder