(Bu yazıyı, lisedeki sevgili edebiyat hocam, Nurcan Pehlivanoğlu’nun ricası üzerine, çoğumuzun da iç sesini işiterek yazıyorum. Bugün yazı yazmaya bu kadar meraklıysam, Nurcan Hoca’nın bana sıkıntı dolu püberte yıllarımda verdiği cesaret ve sessiz desteğinin rolü büyüktür.)
Bu
memlekette akıl ve ruh sağlığımızı nasıl koruyabiliriz?
Her şeyden
önce, önceki yazımda yazdığım gibi, biz acı içine doğmuş, sıkıntı ve baskıyla kavrularak
büyüyen bir toplumuz. Çoluk, çocuk, iş güç, zaten hayatın derdi çilesi
yetmezmiş gibi, bir yandan da içimizde hep bir memleket sızısı… “Ne olacak
bu memleketin hali?..” Ya batacağız, ya çıkacak…
Deli saçması
bir gündem, akıl almaz televizyon programları ve en kötüsü de bunlara inanan
milyonlar... Her gün bir bunalım, her gün bir debdebe... Felaket haberleri... Yozluktan
yobazlıktan illallah geldi hepimize, kaçıp gidesimiz var. Hatta pek çoğumuz “nemelazım”
deyip, bir ayağını yurtdışına attı bile. Bir yandan da hiç olmadığımız kadar
bağlıyız memlekete...
Bir yanımız
batının özgürlüğüne ve demokrasisine yelken açmış, bir yanımız Anadolu’nun
sevgi, birlik ve vicdan dolu derinliğini soluyor... Üstümüzdeki konservatif
tozları silkeleyip de bir ayağa kalksak, bizdeki potansiyele bir bakar mısınız?..
Şimdi biz
bir avuç akıllı kalmışız delilerin arasında... Biz de delirecek miyiz, yoksa
sıyrılıp çıkacak mıyız? İkisi de mümkün...
Bu memleketi
artık bir liderin gelip kurtaramayacağı sanırım anlaşıldı. Atatürk, zamanında geldi, giderken de bize bir miras bıraktı: “Düşünebilme mirası”. Çocukken pembe boyalı evini
ezberledik pek güzel ama kimse bize onun gibi problem çözmeyi, onun gibi bir
lider olmayı öğretmedi. Biz, onun zorluklar karşısındaki düşünce biçimini
benimsemedik. Bizim zorluklar karşısında moralimiz bozuldu, ruh halimiz
çalkalandı, “eyvah!” dedik korktuk… Genelde çözüm bulmayı değil, şikayet etmeyi yaşam biçimi olarak daha
çok benimsedik…
Norveç’liler, zor durumda kalıp, işin içinden çıkamadıkları zaman “Atatürk gibi düşün” diyorlar. Bizim Atatürk’ümüz gibi, onlar düşünüyorlar, bak sen! Kimin Atatürk’ü olursa olsun, ortada iyi birşey varsa, örnek alınır, kullanılır. Atatürk de pek çok konunun yanı sıra, sorunlar karşısındaki yılmaz ve yenilmez düşünce yapısıyla bize örnek olmalı. Elektriği Edison keşfetti diye elektriği kullanmamazlık eden var mı? Öğrenmenin ırkı olur mu hiç?..
Norveç’liler, zor durumda kalıp, işin içinden çıkamadıkları zaman “Atatürk gibi düşün” diyorlar. Bizim Atatürk’ümüz gibi, onlar düşünüyorlar, bak sen! Kimin Atatürk’ü olursa olsun, ortada iyi birşey varsa, örnek alınır, kullanılır. Atatürk de pek çok konunun yanı sıra, sorunlar karşısındaki yılmaz ve yenilmez düşünce yapısıyla bize örnek olmalı. Elektriği Edison keşfetti diye elektriği kullanmamazlık eden var mı? Öğrenmenin ırkı olur mu hiç?..
Bize küçükken
öğretilmeyen pek çok şeyin arasında, bireyin gücü de var. Üstadım Sri Sri Ravi
Shankar’ın ve erenlerin söylediğine göre, bir insanın içinde, bir büyük şehri
aydınlatabilecek kadar potansiyel enerji var. Biz bu enerjiyi nasıl
kullanacağımızı hiç öğrenmedik. Hala da bunu kullanmayı bilen çok azdır. Bu
enerjiyi kullanmayı öğrenmek önce kendi zihnimizin, duygu ve düşüncelerimizin,
yani hayatı algıladığımız otomatik programın farkına varmakla başlıyor. Sonra
onu değiştirmekle ve yönetmeyi öğrenmekle devam ediyor. Zor iş. Uzun ince bir
yol. Mütemadiyen konfor alanından çıkmayı ve dengeyi bulmayı gerektiriyor. Ama bu
yol, acılarını dinlemeyi, duymayı ve onlardan öğrenmeyi seçenlerin ve en nihayetinde de bu dünyanın
kocaman, sonsuzluğa uzanan bir oyun alanı olduğuna uyanma yolu... “Potansiyelini
kullan, senin içinde koskoca bir evren yatıyor. Bas düğmesine, uyandır onu.”
Milletçe bu
kadar acıyı neden yaşıyoruz? Keşke yaşamasak!.. Ama yaşıyoruz… Anka kuşu gibi, kendimizi hatırlayıp, küllerimizden
yeniden doğalım diye... Bu memleketi tek bir lider kurtarmayacak. Her birimiz
kendi duygu ve düşüncelerimizin liderleri olduğumuzda, olumsuz hislerimize
karşı sorumluluk aldığımızda, öfkemize, nefretimize yenilmeyip, hayatın her
adımında, bireysel ve sosyal olarak barışcıl, yapıcı ve birleştirici davrandığımızda aydınlık bir ışıkla
kaplanacak üstümüz. Bir aydınlık kişi, binlerce karanlıktakini
aydınlatabilir...
Güçlü
olacağız. Başka şansımız yok. Bu memleketi, layık olduğu uygarlık seviyesine,
sen, ben, biz birey olarak taşıyacağız …
Yaşam koçluğu, kurumsal programlarımız ve yeni iş kurma (kendi işini kurmak) danışmanlığı için:
www.feelgood-international.com
Yaşam koçluğu, kurumsal programlarımız ve yeni iş kurma (kendi işini kurmak) danışmanlığı için:
www.feelgood-international.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder