Mutluluğun çeşit çeşiti var, kırmızısı, pembesi, sarısı, mavisi, moru…
Benim gurum (üstadım) Sri Sri Ravi Shankar şöyle diyor, “eğlenceyi izlersen, ızdıraba düşersin. Bilgiyi izlersen, o seni zaten eğlenceye götürür.”
“Hobaaaa! Zaten sıkış tepiş bir haftanın sonunda cuma-cumartesi eğlencemiz var, relaks oluyoruz. Ondan da mı olalım!” Yok, yok ondan da olmayalım. Onu demek istemiyor zaten.
Ben bu sözleri şöyle yorumluyorum kendi sınırlı kapasitem izin verdiğince: Kısa süreli mutlulukların peşinde koşmak ve uzun soluklu mutluluğa yelken açmak.
Kısa süreli mutluluklar, aspirin gibi. Alıyorsun, semptomatik tedavi. Günü kurtarıyor. Sonra yine başağrısı… Keyfini de sür, güzel yerlerde yemeğini de ye, şatafatlı mekanların tadını da çıkar... Saatini de tak, ayakkabını da giy. Gez, toz…
Onlar da olsun. Olmasın değil. Ama hobi olarak olsun.
Onlar da olsun. Olmasın değil. Ama hobi olarak olsun.
Esas mutluluğun bu oyalanmacada olmadığını bilerek yap. Mutluluğun ilacının, bilincini yükseltmek, kendini keşfetmek ve aşmakta olduğunu bilerek yaşa… Dön içine. İçeriyi kurcala. Esas mutluluğu, derinlerindeki sonsuzluktan, gebe olduğun kutsallıktan çıkar.
Varoluş bilgisinin kökeninde sonsuz bir kutlama hali yatar. Ben yaşıyor muyum sonsuz kutlamayı her an, her dakika? Mümkün olduğunca, ama her an değil tabii ki.
Ben sıkıldım mı ne yapıyorum biliyor musunuz? İzliyorum. Gözlemliyorum. Değiştiriyorum. Kaçmadan. Göğüs geriyorum kendime. Eleştirileri değirmende taş öğütür gibi öğütmeye bakıyorum içimde. Beni sıkan insanları hayatımda sınırlı yer veriyorum. Hem beni sıkan insan neden beni sıkıyor bir de ona bakıyorum. Ne yaram var ki gocunuyorum? Sonra o yaraları şefkatle sarıyorum. Veya veriyorum doğaya, bırakıyorum hayat sarsın benim yaramı. Her şeyi ben kendi kendime yapamam ki! Teslim ediyorum. Dua ediyorum bazen çıkamadım mı işin içinden… Umutsuzluğa kapılmıyorum. Çünkü içinde kalmayacağımı biliyorum. Elbet vardır bir ders içinde bir adım daha yükselmem için!.. Dersi içselleştirdim mi, bu hal geçecek...
Ben sıkıldım mı ne yapıyorum biliyor musunuz? İzliyorum. Gözlemliyorum. Değiştiriyorum. Kaçmadan. Göğüs geriyorum kendime. Eleştirileri değirmende taş öğütür gibi öğütmeye bakıyorum içimde. Beni sıkan insanları hayatımda sınırlı yer veriyorum. Hem beni sıkan insan neden beni sıkıyor bir de ona bakıyorum. Ne yaram var ki gocunuyorum? Sonra o yaraları şefkatle sarıyorum. Veya veriyorum doğaya, bırakıyorum hayat sarsın benim yaramı. Her şeyi ben kendi kendime yapamam ki! Teslim ediyorum. Dua ediyorum bazen çıkamadım mı işin içinden… Umutsuzluğa kapılmıyorum. Çünkü içinde kalmayacağımı biliyorum. Elbet vardır bir ders içinde bir adım daha yükselmem için!.. Dersi içselleştirdim mi, bu hal geçecek...
#mutluluk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder