Biz acı içine
doğmuş, acının içinde kavrularak büyüyen bir toplumuz.
Çoluk çocuk
endişesini geçtik, kendi sorunlarımız, yaşamın debdebesinin yanında, bir de “ne
olacak bu memleketin hali?” her gün soframızda oldu. Bizim acı dolu, kanayan
bir yaramız oldu hep: Memleketin hali...
Ben ve yaşıtlarım
gözlerimizi terör haberleriyle açtık. Terörün, diğer ülkelerde aslında insan
hayatının bir parçası olmadığını öğrendiğimizde, ilkokuldaydık. Doğu meselesine
hiç değinilmedi, biz de hiç merak edip sormadık. Ne de olsa soru sormayı
ilkokulda korkuyla bıraktık...
İnsanlar öldü,
biz bu ölümlere doya doya üzülemeden adalet peşinde koşturduk.
Ben, ilk defa bir
erkeğin, yaptığım hatalar karşısında cinselliğim üstünden beni azarlama
haysiyetsizliğine kapılmayışıyla Amerika’da üniversitedeyken karşılaştım. İlk
defa erkeklerin kadınlardan daha çok ev işlerine sahip çıktıklarını gördüğümde
ise 9 yaşında, Finlandiya’daydım.
Kadınsak eğer, biz bu memlekette hep
biraz eğreti durduk. Yazmak, söylemek, konuşmak istediklerimizi hep “ya yanlış
anlaşılırsa” süzgecinden geçirdik. Elalemin diline düşmekten korktuk. Öyle ya
da böyle en az bir, bilemedin bin kez cinsellik üzerinden aşağılandık.
Cinselliğimizi sakladık, ondan utandık. Amerika’ya, Avrupa’ya her kaçtığımızda nefes
aldığımızı hissettik, rahatça, istediğimiz gibi giyindik.
Biz, acı içinde
büyüyen bir toplumuz.
Şimdi de Özgecan
için yüreğimiz cayır cayır yandı. #kızlıerkekli yandı hem de. Keşke olmasaydı!
Ama oldu…
Şimdi içimizdeki
bu toplumsal yarayla başa çıkabilmeyi öğrenmek zorundayız. Kini, nefreti bir
kenara bırakıp değişmemiz gerektiğini görmeliyiz. İçerden. Her birimiz.
Cinselliğimizi, çocuklarımızı yetiştirme biçimimizi sorgulamalıyız. Evde
değişmeliyiz. Erkek göbeğini kaşırken, kadın hem çalışıp, hem yemek, hem ev işi yapıp, hem
çocuk bakmamalı. Okumuş etmiş kesimiz. Her ne kadar kabul etmesek, şikayet
etmesek bile, hala bu böyle. Evet, değiştirmek zor ama içinde kalmak daha
zor...
Sadece kızlar çay
demlememeli. Yuvayı dişi kuş yapmamalı.
Bu öğrenilmiş zırvaları
bu olaydan sonra hangi anne-baba çocuklarına gazlayabilir? Kendimizde de
değiştirelim...
Bundan sonra
hiçbir şey eskisi olmasın. Yasalar, otorite figür ve mekanizmaları bir yana, biz
kendimize, kendi evimize bakalım. Evde ve sokakta yavaştan da olsa biz değişmeye,
değiştirmeye başlayalım...
Gürül gürül
konuşan, kendine güvenen, kendilerini seven, korkmayan kadınlarla dolu bir ülke
yapacak bizi bu acımız… Küllerimizden, yeniden doğacağız. Benim hiç şüphem yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder