KADIN
Bugünlerde pek çok öğrencim, danışanım ve arkadaşlarımdan dinlediğim şehrin önemli bir sorununu yazmak istedim: Çoğu evli, çocuklu ve çalışan kadının sıkıntılı, bitkin ve huzursuz olması.
Kadın mutlu olmadığı zaman, ailelerin mutluluğundan bahsedebilir miyiz?
Evli ve çocuklu olmayanlar ya da çocuklu ve bekar olanlar sıkıntısız anlamında söylemiyorum. Ya da evli ve çocuklu erkeklerin de sıkıntısız olduğunu söylemiyorum. Herkesin sıkıntısı kendine göre. Fakat Türkiye şartlarında hem evli, hem çocuklu hem de iş kadınıysa, alıp böğrüme basasım geliyor onları...Hem eve koş, hem çocuğa bak, hem para kazan... Ben de zaten bu konuda çok doluyum, yazayım da rahatlıyayım dedim. Benim kocam bir hayli bilinçli çok şükür, sıkıntım yok. Her konuda işleri bölüşüyoruz kolay kolay.
Bizim kültürümüzde erkek anaları biraz
buldumcuk. Kırılmaca darılmaca yok, öyle. Benim annem de önceleri öyleydi,
sonradan akıllandı. Neymiş efendim erkek mutfağa girmezmiş, erkek toz almazmış,
ev işiyle uğraşmazmış, bulaşık çamaşıra bulaşmazmış. Son zamanlarda kız anaları
da öyle oldu ya, hadi neyse... Yeni evlenecek bir arkadaşım var, o anlattı;
yazın karpuz almışlar ikisi de karpuz kesmeyi bilmedikleri için karpuz çürümüş,
çöpe atmışlar.
Ben
erkeklerle kadınları bir tutmuyorum. Kadının yeteneği olan iş ayrı,
erkeğinki ayrı. Babası çocuğu emziremez mesela. Ama bir iş bölümü
olmalı, daha fazla takdir edilmeli kadınlar...Sadece anneler gününde, Dünya Kadın gününde değil, her daim kutlanmalı, hatırlanmalı. Aksi halde kadınlarımız bitip tükeniyor. O kadar çok bitkin kadınla
karşılaşıyorum ki, içim burkuluyor...
Yazmadan edemedim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder