Ev, araba, iş, arkadaşlar, aile, para...
Herşeyiniz var ve yine de mutsuz musunuz?
Çok doğal, çünkü ruhumuzun besin
değeri yüksek besinlere ihtiyacı var ve biz ona bunu sağlayamıyoruz. Biz
Afrika’daki açlığı görünce üzülüyoruz ancak en büyük açlık ve her şeye sahip
olsak da o boşluk bizim de içimizde.
Erenler, alimler, üstadlar, maneviyatı
yüksek zatlar da aynı bizim Afrika’dakilere üzüldüğümüz gibi üzülüyorlar
açlığımıza. Onlar da bizim ruhumuzu beslemek üzere kolları sıvamış, harıl harıl
çalışıyorlar dünyada, biz bir lokma ruhsal vitamin alalım diye.
Çocuklara baktığınızda neşe, mutluluk
ve masumiyet görürsünüz. Kendileriyle bağlantı halinde hareket eder çocuklar.
Fakat sonra bu bağ kopar ve yapayalnız kalırız dünyada. İçinde yaşadığımız
sistem, bize kendimizi hatırlatmak ve tüm potansiyelimizi hayata geçirmek üzere
değil de, baskı, dayatma ve korku temellerine dayalı olarak kurulmuş bir sistem
olduğundan kolayca unutuyoruz kendi gerçeğimizin inanılmaz hafifliğini...
İşte insanın dünyadaki yolculuğu bu
kendiyle arasında kopan bağları tekrar kalbine dolamak, hafiflemek ve hayatı
yine bir oyun gibi yaşamayı hatırlamak, zihnindeki prangaları ve kısıtlamaları
kırmak üzere. Tıpkı internete bağlanmak gibi, üstadlar dekoder, yoga, nefes,
meditasyon teknikleri ve özbilgisi ise şifreler.
Takın, çalışsın! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder